PİRHA – İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi İnsan Hakları Derneği’nin 37’nci kuruluş yıldönümünde Sultanahmet’te basın açıklaması gerçekleştirdi. İnsan hakları savunucuları olarak 6 şubat 2023’de yaşanan depremlerin yarattığı acının onarılmaz olduğu vurgulanarak, 17 Temmuz kuruluş yıldönümünü bu yıl depremde yaşamını yitiren insanlara adadı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, derneğin 37’nci kuruluş yıldönümünde Sultanahmet’te basın açıklaması yaptı. Açıklamayı İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri okudu.
İHD’nin kurulduğundan bu yana çok önemli insan hakları sorunları olduğu dile getiren Yoleri, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir hukuk devleti olamadığını, kendi iç hukukunu ve altına imza attığı uluslararası sözleşmeleri uygulamadığını kaydetti.
“EN ÖNEMLİ SORUNLARIN BAŞINDA İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ GELİYOR”
Yoleri, açıklamada ifade özgürlüğüne değinerek şunları kaydetti:
“İHD kuruluşundan bugüne kadar en önemli sorunların başında ifade özgürlüğü geliyor. Çünkü her şeyden önce konuşmak ve derdimizi birbirimize anlatmak zorundayız. Ancak Türkiye’de yerleşik resmi ideoloji koyduğu sınırlar dışında konuşulmasına, yazı yazılmasına izin vermiyor. Bu nedenle birçok insan, yazdıkları yazılar, siyasi görüşleri, attıkları tweetler nedeniyle ya cezaevindeler ya da cezaevine girme tehlikesi ile karşı karşıyalar ya da adli kontrol hükümleri altında yaşamlarına devam ediyorlar. Kürt sorununda, çözümsüzlük politikalarının egemenliği birçok siyasetçinin de cezaevinde olmasına neden oldu. Birçok HDP’li milletvekili, bugün sadece siyasi görüşleri nedeniyle cezaevinde. Yine Kürt sorunu alanında farklı görüşleri yazdıkları, yayınladıkları için birçok Kürt gazeteci de cezaevinde. Maalesef ki ifade özgürlükleri ihlal ediliyor.”
“BİRÇOK HASTA MAHPUS CEZAEVLERİNDEN TAHLİYE EDİLMİYOR”
Cezaevlerinde bulunan hasta mahpusların durumuna da dikkat çeken Yoleri, “İlgi alanlarımızın çok önemli bir bölümünü de cezaevleri oluşturuyor” dedi.
Yoleri, “İnsan Hakları Derneği olarak, ilgi alanlarımızın çok önemli bir bölümünü de cezaevleri oluşturuyor. Cezaevlerinde yaşamlarını devam ettiren adli ya da siyasi mahpusların çok ciddi sorunları var. En önemli sorunlardan biri de hasta mahpusların durumu. Cezaevlerinde bulunan hasta mahpusların, çok büyük bir bölümünün yaşamsal hastalıkları var. Ancak maalesef Yargıtay kararları doğrultusunda, sadece adli tıp raporlarının delil olarak kabul edildiği bu durumlarda, adli tıbbın tıp etiğine aykırı taraflı raporları nedeniyle birçok hasta mahpus cezaevlerinden tahliye edilmiyor” diye belirtti.
“KADINA YÖNELİK ŞİDDET POLİTİKTİR, DİYORUZ”
Yoleri, kadına ve çocuklara yönelik şiddetin devletin muhaliflere karşı kullandığı şiddet ve nefret dilinden kaynaklandığını da kaydederek, şunları dile getirdi:
“İnsan hakları savunucuları olarak, kadına yönelik şiddet politiktir derken şunu kastediyoruz: Devlet dili sertleştiği oranda, devlet dili şiddeti meşru gördüğü oranda, kadına yönelik şiddette büyük bir artış oluyor. Son dönemde, devletin tüm muhaliflere karşı kullandığı şiddet ve nefret dili kadınlara ve çocuklara şiddet olarak geri dönüyor. Bu nedenledir ki kadın cinayetlerinde ve kadına yönelik şiddet olaylarında büyük bir artış var. Kadın hakları mücadelesi son derece etkin; coğrafyamızda, tüm baskılara rağmen kadın hareketi vazgeçmiyor, varlığını devam ettirmekte kararlı ve Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik mücadele var gücüyle devam ediyor.”
“CUMARTESİ ANNELERİ/İNSANLARININ UĞRADIĞI BASKIYI KABUL ETMİYORUZ”
27 Mayıs 1995 tarihinden beri kayıp olan yakınlarını aramaya devam eden Cumartesi Anneleri/İnsanlarının mücadelelerine de değinen Yoleri, “14 haftadır Cumartesi Anneleri- Cumartesi İnsanları Anayasa Mahkemesi kararına rağmen şiddet kullanılarak, ters kelepçe uygulaması yapılarak gözaltına alınıyor, havasız araçlarda saatlerce bekletiliyor, ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakılıyorlar. Sadece coğrafyamızda değil, bütün dünyada meşruiyeti kabul edilmiş olan bu eylemin Anayasa Mahkemesi kararına rağmen böylesine bir baskı ile karşılaşmasını, insan hakları savunucuları olarak kabul etmiyoruz. Bu konuda mücadelemiz sonuna kadar devam edecek” dedi.
“6 ŞUBAT 2023 DEPREMLERİNDE YİTİRDİKLERİMİZİ UNUTMUYORUZ”
Gülseren Yoleri, 6 Şubat 2023’de yaşanan ve 11 ili etkileyen depremi ve yarattığı sonuçları unutmayacaklarını da dile getirerek depremde yitirilen 14 İHD üyesi ve yöneticilerinin isimlerini okudu.
Uygunsuz yapılaşmanın, şehirleşmenin, betonlaşmanın ne kadar insan hayatına aykırı olduğunu, bu depremde bir kez daha gördüklerini dile getiren Yoleri, bu yıl 17 Temmuz İHD kuruluş yıldönümünü depremde yitirilen onbinlerce insana adadıkları söyleyerek şunları ifade etti:
“6 Şubat 2023’de tüm coğrafyayı derinden etkileyen büyük bir acıyı, büyük bir felaketi yaşadık hep birlikte. 11 ili etkileyen büyük bir deprem meydana geldi. On binlerce insan, yaşamını yitirdi. İnsan Hakları Derneği olarak, birçok üyemizi, yöneticimizi bu depremde kaybettik. Diyarbakır’dan Melike Alp, Antep’ten Hüseyin İnan, Maraş’tan Ali Kaya, Salman Savranlı, Mehmet Ok, Mustafa Torun Adıyaman’dan Sinan Serkan Arslan, Medine Taştan ve oğlu Ali Adar Taştan, Hatay’dan Hatice Can ve Mithat Can, İskenderun’dan Rafi Sümbültepe, Şeyhmus Günay, Mehmet Karlıdağ ve İzzettin Özgüç olmak üzere 14 üyemiz ve yöneticimiz yaşamlarını yitirdiler. Onları hiçbir zaman unutmayacağız. Uygunsuz yapılaşmanın, şehirleşmenin, betonlaşmanın ne kadar insan hayatına aykırı olduğunu, bu depremde bir kez daha gördük. Depremin yarattığı acının onarılmaz bir acı olduğunun farkındayız. Bizler, insan hakları savunucuları olarak bu depremde canlarımızı arkadaşlarımızı yoldaşlarımızı yitirdik. O nedenle bu yıl, 17 Temmuz İHD kuruluş yıldönümünü onlara adamak istedik.”
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.