PİRHA-Zakir Hayri Aslanboğa, Yola girdikten sonra Alevi inancını tanıdığını belirterek, saz çalmanın kendisi için bir aşk olduğunu kaydetti. Gençlerin Yolu tanımasını isteyen Aslanboğa, Aleviliği suya, havaya, toprağa benzeterek, “Alevilik yolu müthiş bir yol. Söyleyecek ifade bulamıyorum” dedi.
Zakir Hayri Aslanboğa ile Alevi inancı ve zakirlik üzerine konuştuk. Saz çalmanın kendisi için bir aşk olduğunu ifade eden Aslanboğa, zakirlik yolculuğunu anlattı.
Saz çalmanın dedesinden miras kaldığını belirten Aslanboğa, Adana Ceyhan’da büyüdüğünü ve yıllarca saz çaldığını söyledi.
Aslanboğa, Sarı Saltuk Ocağı’na bağlı olduklarını belirterek, bağlama ile olan ilişkisini şöyle anlattı:
“Alevi kültürünün genelinde telli Kur’an dediğimiz, yeri geldiğinde deyişler ve nefesleri çaldığımız sazın, ailede yeri babamın dedesi olan Kalender dedemle başlıyor. Sonra Hıdır dedem. Sonrasında ise babam çalmıyor. Babamdan sonra kuşak olarak bana nasip oldu. Bana derken, 5 kardeşiz hepimiz çalıyoruz ama benim kadar üstlerine varmadılar. Ben biraz üstüne vardım. Bu benim için bir aşktı, böyle başladı. Köken ve soy olarak Sarı Saltuk evlatlarından biriyim. Bir gelenek olarak da, bir Alevi olarak da, bir öğreti olarak da saz bizde var.
Adana Ceyhan’da doğdum büyüdüm. Sonradan Kadirli’ye geçtik. Burada yaşayan insanlar hep bizim çevredendi. Babamdan atamdan gelen dedelik vardı. Bu vesile ile toplumlara böyle ufak ufak girmeye başladım. Abim askerlikten sonra iş güç durumundan ve iş yaşamı daha ağır bastığı için sazı ondan ben aldım. Ve sazı türkü evlerine taşıdım. Bağlamayı 15-20 yıla yakın türkü evlerinde çaldım. İstanbul’da, Adana’da, kısa bir süre Ankara’da, sonra da en son Antalya’da bitirdim.”
Düzenin Alevileri asimile etmek istediğini ifade eden Aslanboğa, “Alevilik konusunda kafamda sürekli çelişkiler var. Düzenin topluma yönelik bir asimilasyonu var. Hep böyle çelişki içerisindeydim. Emekli olduktan sonra ben zakirlik yapacağım, dedim. Aslında dede çocuğu olmam çok da önemli değildi. Asıl önemli olan Yolda hizmetse zakirlik de olabilir, dedelik de olabilir ama ilk başta yapabileceğim zakirlik” diye konuştu.
“YOLA GİRMEMİZ GEREKİYOR”
Yola girmesine Antalya Abdal Musa Kültür ve Dayanışma Derneği Eşit Başkanı Süleyman Demir’in vesile olduğunu dile getiren Hayri Aslanboğa, “Bir gün program yaparken Süleyman baba ile karşılaştım, bu Yola girmeme o vesile oldu. Perşembe günleri sürekli perşembelikler yapıyorlardı. Ben de katıldım 3 yıldır devamlı birlikte yapıyoruz. Tabii benim için geç oldu ama bu Yola girmemiz gerekiyor. Bu Yolun öğretisini, her şeyi orada öğreniyorsun. Çünkü orada enerji ile bütünleşiyorsun. Ritüel olarak bir gösteri var ama o gösterinin içerisinde o kadar büyük bir derinlik var ki algılamamız gerekiyor” dedi.
“ALEVİLİK SU GİBİ, HAVA, TOPRAK GİBİ”
Aleviliği suya, havaya, toprağa benzeten Aslanboğa şöyle devam etti:
“Havayı alamazsan nefessiz kalırsın. Evet, biz nefessiz kaldık, yeri geldi topraksız kaldık. Çünkü kendi özümüzü taşıyamadık, birbirine ekleyemedik. Müthiş bir eksiklik duyuyorsun. Öğrendikçe eksikliğin çoğalmaya başlıyor kafanda. Çünkü içine giriyorsun. O enerjiyi yaşadıktan sonra da sana hem mutluluk veriyor hem de haz veriyor . Ben Aleviyim, bu düşüncemle yetineyim dersen, kesinlikle o Alevilik düsturuna ulaşamazsın, içinde olman gerekiyor. Bizzat ikrar vermeniz gerekiyor. Mehmet dedem vardı annemin dayısının oğlu. Küçükken her öğrendiğin şey mermer taşın üzerine yazılır gibi kalıcı olur, derdi ama büyüdükten ve kemaline erdikten sonra yağan bir karın üzerine yazmış gibi hafızandan tez silinir.”
GENÇLERE ÖNERİLER
Zakir Hayri Aslanboğa gençlere de öneriler de bulundu.
Aslanboğa, “Gençlere şunu öneriyorum, ağaç yaşken eğilir, küçükken daha çabuk algılar zihni daha açık olur. Bu yolun içerisinde çok faydalı olur, topluma daha çok faydasını göstermeye başlar. Ocakzadenin torunlarıyız. Geç oldu ama olsun yaşın önemi olmaz. Ne zaman girmek isterseniz o vakit girin. Çünkü insanlar bazen bazı şeyleri algılayamıyor. Önce kendine sormalısın, ondan sonra başlamalısın bu işe” ifadelerini kullandı.
Alevilik Yolunun tarifsiz güzel olduğunu söyleyen Aslanboğa, “Alevilik yolu müthiş bir yol. Söyleyecek ifade bulamıyorum. Aslında bunu laf olsun diye de konuşmuyorum. Kelime haznem buna yetmiyor. Aslında âşık sadıklarımız bunu çok güzel kelamla sunmuşlar. İnsanlara vermişler o söyledikleri nefeslerin, deyişlerin içindeki şifreli sözleri alıp topluma yansıtmamızın bir zakir olarak daha elverişli olduğuna inanıyorum” dedi.
Zakir Hayri Aslanboğa, hizmet yürüttüğü cemde bir dede ile ilgili anısını şöyle anlattı:
“Kayseri’de Hıdır Dedem cem yürütmek için köy köy dolaşırmış. Cemin hem zakirliğini hem de dedeliğini yaparmış. Kayseri’de köy sayısı çok fazla ve dedem o köyden o köye cem yapmak için giderken kendi evine uğrayamıyormuş. Bir gün dedem cem için bir köye giderken, Şavkı nenem dedemi görüyor, uzaktan seslenip, “Hıdır nereye gidiyorsun? Burada bir yetimin yurdu da var buraya da gel” demiş. Dedemle Şavkı nenemin böyle bir hikayesini anlatırlardı.”
Cebrail ARSLAN/ANTALYA
Yoruma kapalı.