PİRHA-Merkez üssü Maraş olan depremlerin ardından bölgelerde görülen işkence ve ırkçılık olaylarına dair yazılı bir açıklama yayımlayan ÖHD Genel Merkezi, “İşkencenin mutlak yasak olduğunu ve istisnasının olmadığını hatırlatır, işkence yapanların, buna göz yumanların yargılanmaları için gerekli hukuki süreçlerin takipçisi olacağımızı bildiririz” ifadelerine yer verdi.
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Genel Merkezi, Maraş merkezli depremlerin ardından bölgelerdeki işkence ve ırkçılık olaylarına ilişkin “İşkence ve ırkçılık suçtur” başlıklı yazılı bir açıklama yayımladı. Açıklamada “İşkencenin mutlak yasak olduğunu ve istisnasının olmadığını hatırlatır, işkence yapanların, buna göz yumanların yargılanmaları için gerekli hukuki süreçlerin takipçisi olacağımızı bildiririz” ifadeleri kullandı.
“SORUMLULAR BİLİNİYOR VE TEŞHİR EDİLMEKTEDİR”
ÖHD Genel Merkezi tarafından yapılan açıklamanın tamamı şöyle:
“Merkezi Maraş/Pazarcık olan ve 10 ili, on milyonu aşkın yurttaşı etkileyen ve on binlerce ölümün yaşandığı bir deprem felaketiyle karşı karşıya kaldık. Yaşanan depremin bir felakete dönüşmüş olmasının sebepleri ve bunun sorumluları tüm kamuoyunca bilinmekte ve her gün teşhir edilmektedir.
Deprem öncesi gerekli önlemlerin alınmaması, çıkarılan imar afları, inşaat sektörünün ciddi bir rant alanı haline getirilmesi, tarım arazilerinin imara açılması, çarpık kentleşme vb. nedenle on binlerce insanımızın hayatı çalınmıştır. Deprem sonrası ise, devletin sorumluluğunda olan organizasyonu sağlamaması aksine engellemeler çıkarması, halkın ağır kış koşullarında kendi başına bırakılması, birçok yere ulaşılamayıp yardım götürülmemiş olması felaketi derinleştirmiştir.
Bu ortamda toplumun büyük dayanışma duygusu ve eylemi harekete geçmiş, bir bütün olarak bireysel ya da kolektif yardımlar yapılmaya çalışılmıştır. Çöken kurumsal yapı, yapılmayan devlet yardımları karşısında çaresiz kalan halkın zorunlu olduğu ihtiyaç malzemelerine, gıdaya ulaşmak için gerçekleştirdiği bir kısım eylem belli odaklarca “yağma” olarak damgalanmıştır. Daha sonra, her depremde ve bu tür kontrolsüz ortamlarda olduğu gibi, hırsızlık vs. bir kısım adli suçların da işlendiği iddia edilmeye başlanmıştır.
“IRKÇILIK YAYGINLAŞTIRILMAYA ÇALIŞILMAKTADIR”
Ancak, malzemeden çalan, imar suçlarına göz yuman, inşaat rantını yiyen büyük hırsızlara dokun(a)mayanlar, bu kargaşa ortamında herkesin kendi adaletini uygulamasının önünü açmaya, alenen işkenceyi meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Sosyal medyaya yansıyan çok sayıdaki görüntüde, deprem bölgesinde yakalandığı söylenen, bir kısmı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, büyük kısmı ihtimalen Suriyeli mülteci olan kadın erkek, yaşlı genç birçok kişinin sıradan vatandaşlar ya da kamu görevlileri tarafından işkenceye maruz bırakıldıkları görülmektedir. ‘Yağma’ ve ‘hırsızlık’ gerekçesiyle yakalandığı söylenen kişilere yönelik darp, cebir, hakaret, çırılçıplak soyma vs. birçok ağır eylem gerçekleştirildiği görülmektedir.
Bu görüntülerin yayılmasıyla tüm topluma ciddi bir mesaj verilmektedir. Halkların kolektif olarak büyük bir dayanışma ördüğü bu süreçte özellikle ‘yabancı’ düşmanlığı körüklenerek bu dayanışma ve kenetlenme hali engellenip, ırkçılık yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır. Bir toplumsal histeri durumu yaratılarak, linç ortamı oluşturulup, deprem felaketinin gerçek sorumluları Önümüzden kaçırılmak istenmektedir.
Belirtmek isteriz ki, bir kimse hakkındaki suçlama ne olursa olsun, yakalandığı ya da gözaltına alındığı andan itibaren devletin gözetimi altındadır. Can ve mal güvenliğinden o andan itibaren devlet sorumludur. Savaş ve olağanüstü hallerde dahi temel haklar güvence altındadır. Bir kimse bağımsız ve tarafsız bir yargı organınca hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı verilinceye kadar suçsuzdur.
“İŞKENCE YAPANLAR İLE BUNA GÖZ YUMANLARIN TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ”
Gerek ulusal düzenlemeler, gerekse uluslararası metinlere göre, kişilere işkence etmeyeceği taahhüdünü veren Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri bu taahhütlerine uymalıdır. İşkence suçları zamanaşımına tabi olmadığı gibi, kamu gücünü kullananların da içinde olması sebebiyle etkin soruşturulmalıdır. Herkesin kendi adaletini uygulamaya başladığı yerde, hiç kimse için bir hukuk güvenliğinden söz edilemez. Böyle bir ortamda can ve mal güvenliği kişilerin öç duygularına emanet edilmiş demektir.
Gerek Adalet Bakanlığı, gerekse içişleri Bakanlığı tarafından şu ana kadar bu iddia ve görüntülere yönelik herhangi bir soruşturma açıldığına dair beyanat yoktur. Bu işkencelere dair soruşturma açılmayan her an, yönetenlerin de sorumluluğunu artırmaktadır. Özgürlük için Hukukçular Derneği olarak, işkencenin mutlak yasak olduğunu ve istisnasının olmadığını hatırlatır, işkence yapanların, buna göz yumanların yargılanmaları için gerekli hukuki süreçlerin takipçisi olacağımızı bildiririz.”
PİRHA / İSTANBUL
Yoruma kapalı.