PİRHA-Cumartesi Anneleri 916. hafta açıklamasında gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun ile Hüseyin Aydemir’in akıbetini sordu. Dava avukatlarından Eren Keskin dosyaya ilişkin “Deliller var olmasına rağmen değerlendirilmemiş olması zorla kaybetme olaylarında hukukun bir kılıf olarak kullanılması ve hukukun araç olarak kullanılan bir devlet suçu olduğu ortadadır” ifadelerini kullandı.
Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak, fail ve sorumluların yargılanması amacıyla sürdürdükleri eylemlerinin 916. haftasında Fehmi Tosun ile Hüseyin Aydemir’in akıbetini sordu. Cumartesi Anneleri ile İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi tarafından yapılan açıklamaya Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun ile dava avukatlarından Eren Keskin de katıldı.
“CEZASIZLIK SONUCU KAYIPLARIMIZA VE ADALETE ULAŞAMIYORUZ”
İHD İstanbul Şubesi’nden Leman Yurtsever‘in okuduğu açıklamanın tamamı şu şekilde:
“Türkiye’de yüzlerce insan gözaltında kaybedilmesine rağmen, bu insanlığa karşı suç, yönetenler tarafından yok sayılmaya devam ediliyor. Zorla kaybetme suçunda sistematikleştirilen cezasızlık uygulaması sonucu, kayıplarımıza ve adalete ulaşamıyoruz. Kayıp yakınlarının “sevdiklerimizin biz öldükten sonra bulunmasını istemiyoruz” haykırışı ise 916 haftadır karşılık bulmuyor. Devletin kayıpları bulmama ve sorumluları cezalandırmama geleneği yüzünden, bir babamız daha son nefesini evladının adıyla verdi.
916. haftamızda; geçtiğimiz günlerde 27 yıllık arayışını bize miras bırakarak aramızdan ayrılan Selahattin Aydemir’in
bıraktığı yerden, ‘Hüseyin Aydemir ve Fehmi Tosun’u unutmadık’ diyerek kamuoyu karşısındayız. 35 yaşındaki 5 çocuk babası Fehmi Tosun ve 34 yaşındaki 6 çocuk babası Hüseyin Aydemir Liceliydiler. Yaşadıkları ağır baskılar nedeniyle Lice’yi terk ederek aileleriyle birlikte İstanbul’a taşınmak zorunda kaldılar. 19 Ekim 1995 sabahı Fehmi Tosun ve arkadaşı Hüseyin Aydemir, birlikte kahvaltı ettikten sonra Tosun ailesinin Avcılar’daki evinden çıktılar.
“AİLE TÜM YASAL YOLLARA BAŞVURDU”
Fehmi Tosun; akşam saatlerinde, silahlı ve telsizli sivil polisler tarafından, 34 UD 597 plakalı beyaz Toros bir araçla evinin önüne getirildi. Kendisini gören eşi ve çocuklarına “Gözaltına alındım, beni öldürecekler!” diye bağırdı. Onlar Fehmi’nin yanına koşunca, zorla araca bindirilerek evinin önünden götürüldü. Olaya çevredeki komşular da tanık oldu. Hemen Avcılar Karakolu’na giden Hanım Tosun olanları anlattı, aracın plakasını verdi ve duruma müdahale edilmesini istedi. Plakayı kontrol eden ve telefonla görüşmeler yapan görevliler “Bizim yapacağımız bir şey yok” dedi.
Hüseyin Aydemir’in İstanbul Aksaray’da sivil polisler tarafından gözaltına alındığını öğrenen Aydemir Ailesi de, tüm yasal yollara başvurdu.
Her yerde oğullarını arayan aile, Hüseyin’in polisler tarafından Ankara’ya götürüldüğü, Ankara emniyetindeyken de askeri yetkililerce teslim alındığı bilgisine ulaştı. Tosun ve Aydemir Aileleri tüm yasal yollara başvurdu, ancak Fehmi Tosun ve Hüseyin Aydemir’in gözaltına alındığı devletin bütün kademelerince inkâr edildi. İç hukuktan sonuç alınamayınca, dava Hanım Tosun tarafından AİHM’e taşındı. 2003 yılında sonuçlanan davada, hükümet AİHM’e verdiği savunmada; “Hükümetimiz Fehmi Tosun’un kaybolması olayının meydana gelmesinden dolayı üzgündür. Bir kimsenin kaybolması olayı hakkındaki soruşturmanın eksik yapılmasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2.
maddesinin ihlalini oluşturduğu kabul edilmektedir.” dedi ve yaşam hakkı ihlallerinde gerekli tüm önlemleri alıp, etkili soruşturmaların yürütülmesini zorunlu kılan talimatları vermeyi taahhüt etti.
“İKTİDARI, GEREKLİ ADIMLARI ATMAYA ÇAĞIRIYORUZ”
Zamanaşımı nedeniyle takipsizlik kararı verilen Fehmi Tosun dosyası, İHD avukatı Eren Keskin tarafından Anayasa
Mahkemesi’ne taşındı. Hükümetin taahhüdüne rağmen cezasızlık geleneğini bozmayan Anayasa Mahkemesi de zamanaşımı gerekçesiyle dosyayı kapattı. Aile, Fehmi Tosun’un götürüldüğü aracın araştırılması ve tanıkların dinlenerek yeniden soruşturma yapılması talebiyle 31 Mayıs 2022 tarihinde Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. Fehmi Tosun’un gözaltında kaybedildiğini uluslararası mahkeme önünde kabul eden AKP hükümetini, verdiği taahhüdü yerine getirmeye ve bir an önce gerekli adımları atmaya çağırıyoruz.
Gözaltında kaybedilişlerinin 27. yılında; adli mercileri, Fehmi Tosun ve Hüseyin Aydemir’in gözaltında kaybedilmesiyle işlenen suça ortak olmaktan vazgeçerek, etkin soruşturma ve kovuşturma faaliyeti yürütmeye çağırıyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin; Fehmi Tosun ve Hüseyin Aydemir için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 217 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekanımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.”
“ORTADA, HUKUKUN ARAÇ OLARAK KULLANILDIĞI BİR DEVLET SUÇU VAR”
Okunan açıklamanın ardından söz alan Hanım Tosun ise “Devlet yetkililerine sesleniyoruz. Bir an önce Galatasaray Meydanı’nı açın. Galatasaray Meydanı’nı kapatmak, ağzımızı kapatmak değil. Son kayıp bulunana, devlet hesap verene kadar ne olursa olsun kayıplarımızı aramaktan asla vazgeçmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
Av. Eren Keskin ise şunları söyledi:
“Türkiye’deki zorla kaybetme dosyalarında 20 yılda hiçbir delil toplanmadan bütün dosyalar zaman aşımına düşürülüyor. Fehmi Tosun dosyasında aile bütün delilleri en başında savcılığa sunmuş. Tosun’un kaçırıldığı aracın plakası elimizde. Yeniden Küçükçekmece Savcılığına başvurduk. Savcıların yapacağı aslında çok basit bir şey. Söz konusu olay tarihinde bu aracın kime ait olduğunu sormak. Ama aylar geçmesine rağmen hala bir sonuç alamadık. Deliller var olmasına rağmen değerlendirilmemiş olması zorla kaybetme olaylarında hukukun bir kılıf olarak kullanılması ve bunun sistematik olması, sadece gözaltına alan polisleri değil soruşturmayan savcıların, dava açılsa bile karar vermeyen mahkemelerin hepsinin sistematik olduğu yani bunun çok açıkça hukukun araç olarak kullanılan bir devlet suçu olduğu ortadadır.”
PİRHA / İSTANBUL
Yoruma kapalı.