PİRHA- Hükümetin açacağını duyurduğu ‘Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’na tepki gösteren Zeliha Altuntaş, “Esas sorun Aleviler bu çete-mafya hükümetini her seçim öncesi olduğu gibi kirli pazarlık masasında kendilerine muhatap alıp almayacağı konusudur. Zira her kirli pazarlıkta etik olan değerlerimizden, inancımızın õzünden de uzaklaşarak kendimize yabancılaşmış oluruz” dedi. Altuntaş ekledi: Bizim talebimiz, bu inancın özneleri olarak bağımsız, özgür, eşit yurttaşlıktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, İstanbul’daki Şahkulu Sultan Dergahında duyurusunu yaptığı ‘Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’ projesine tepkiler sürüyor.
Zeliha Altuntaş, hükümetin Alevilere ilişkin açıkladığı politikaları eleştirerek, Alevilerin seçim öncesinde taleplerini kirli pazarlıklara alet etmemesi gerektiğini vurguladı.
“AKP HÜKÜMETİ TÜRK-İSLAM ERKEK KODLARINI EN KATI ŞEKİLDE UYGULUYOR”
Franz Fanon’un ‘Biz olmayı başarıyor isek bunun sebebi, yalnızca başkalarının bizi başkalaştırmak için giriştikleri faaliyetleri kökten ve kalben reddedişimizdir’ sözlerini hatırlatan Altuntaş, “7 Ekim 2022 tarihinde İstanbul Şahkulu Dergahı ziyaretinde bulunan Cumhurbaşkanı, Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde ‘Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevleri Başkanlığı’ kurulacağı beyanını müjdeli bir haber gibi açıklayarak, ‘Alevi-Bektaşi vatandaşlarımızın ve onların bir araya geldiği mekanların tüm meselelerini devlet nezdinde takibini ve yürütmesini yapacak kurumsal bir yapı kuruyoruz’ dedi. Bir müjdeli haber gibi medya üzerinden yaratılmak istenen bu algı Alevi toplumunun yüreğine kor gibi düştü. Zira Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden Cumhuriyet dönemine, tarih boyunca Aleviler devletin asimilasyon-eritme politikalarına maruz kalmıştır. Ulus devlet inşasında yapılan toplumsal sözleşme İslam-Türk-Erkek kodları anlayışı çerçevesinde şekillenmiştir. AKP hükümeti de bu tarihsel sürekliliği en katı şekliyle uygulamaya devam etmiş ve etmektedir” diye belirtti.
“TEKKE VE ZAVİYELERE KİLİT VURULARAK ALEVİLERİN TÜM MAL VARLIKLARINA EL KONULDU”
1826 yılında Osmanlı tarihine ‘Vaka-i Hayriye’ olarak geçen büyük bir Alevi kırımı yaşandığını hatırlatan Altuntaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ve bu kıyımda binlerce ölümün yanı sıra, evleri, malları ve dergahları gasp edilmiştir. Alevi Bektaşilere en önemli darbelerden biri de Serçeşme olan Hace Bektaş Veli Dergahına bir Nakşibendi tarikatı şeyhinin atanması ve Serceşme’nin Nakşibendilerin denetimlerine verilmesidir. Bu dönemde yapılan ilk icraat dergaha bir caminin eklenmesi olur. Cumhuriyet Döneminde ise 1925 yılında çıkarılan Tekke ve Zaviyeler Kanunu ile Alevilerin inanç mekanı olan tekke ve zaviyelere kilit vurularak tüm mal varlıklarına devlet tarafından el konuldu ve 1964 yılından itibaren Kültür Bakanlığı’na bağlı olarak müze statüsünde ticari olarak işletilmektedir.
“ALEVİLERİN SORUNU DEVLETİN DEMOKRATİK VE LAİK OLMAMASINDAN KAYNAKLANIYOR”
‘Baş Açık Yalın Ayak’ şiarı ile Alevi toplumu inancının ve öğretisinin merkezi olan dergahlarını devletten tekrar iade talebinde bulunurken, kendi emekleri ile kurmuş oldukları kurumlarına bir umutla büyüttükleri eşit yurttaşlık taleplerine darbe niteliğindeki yukardan dikte edilmiş bir karar ile el konulacağı bildirildi. Bir kez daha bu tekçi, statükocu, nepotizmci, vesayet zihniyetini simgeleyen kararı ile bu mücadelenin öznelerini dışarıda bırakarak asimilasyon paketini açıklamış oldu. Oysaki biz Alevilerin sorunu Türkiye Devleti’nin demokratik ve laik olmamasından kaynaklanıyor. Dolayısıyla, ne cemevlerimize verilecek statü, ne de dedelerimize verilecek maaş çözüm olacaktır. Nihayetinde sorun TC’nin din-devlet ilişkilerinde konumlandığı yerdedir. Çözüm de bu nedenledir ki, Diyanet İşleri Başkanlığının kaldırılmasıdır! Zira seküler devlet yönetimlerinde devletin resmi bir dini yoktur. Alevilik Türkiye’nin katmerleşmiş başlıca kimlik sorunlarından biridir. Ve çözüm diğer kimlik sorunlarının çözümü gibi ülkenin demokratikleşmesine bağlıdır. İlk olarak devletin yapması gereken Alevileri tanımlamaktan, kategorize etmekten, sınıflara ayırmaktan ve sınırlamadan vazgeçmelidir. Alili-Alisiz Alevilik tanımlaması devletin ne görevi ne de yetki alanıdır. Devlet tüm inançlara eşit durarak zaten görevinin çoğunu yerine getirmiş olacaktır.”
“ÖDÜN VERMEDEN, EL ETEK ÖPMEDEN STRATEJİK BİR YOL BELİRLEMELİYİZ”
Katliamlara-soykırımlara ve asimilasyon politikalarına rağmen Alevilik inancının muhalif duruşuyla tarihten günümüze evrilen süre içinde varlığını koruduğunu vurgulayan Altuntaş, şunları kaydetti:
“Aksi takdirde iktidarın içinde eriyerek asimile sürecini çoktan tamamlardı. Aleviliğin devletleştirilmesi devletin kültürel, inançsal ırkçılık politikalarının bir ürünüdür. Ve bir inanç-kültür soykırımıdır. Ki Öz Alevilere düşen sorumluluklar bu bilinç ile düşünsel-eylemsel fikirler üreterek çözüm odaklı bir araya gelmelidir. Alevi toplumu kendi bünyesinde belli alanlarda uzmanlaşmalıdır. Gerek siyasi-toplumsal, gerek hukuksak ve gerek basın-medya birimleri ile oluşturularak stratejik bir yol belirlenmelidir ve bu yol bizim öğretimizin yolu ile kesişmelidir. Ödün vermeden, el etek öpmeden.
“ALEVİLER, SEÇİM ÖNCESİ BU KİRLİ İKTİDARLA PAZARLIK YAPMAMALI”
Önemli bir momentten geçmekte olan Aleviler devletin bir bakanlığına bağlı olarak, biat ederek tabii olarak ya eriyecek, ya da bağımsız ve muhalif duruşundan ödün vermeyerek var olmaya devam edecektir. Zira bu bilinç düzeyine büyük bedeller ödeyerek geldik. Fanon ‘Siyah Deri-Beyaz Maske’ kitabında Avrupalıları (egemenlerin) tarihi yapan, tarihi yazan zamanı ve mekanı kendi algılarına, değer yargılarına kendi çıkarlarına göre yazarak yerel-muhalif- yasaklı kültürleri kademeli olarak bilinçli bir politikayla kendi kültürleri, inançlarıyla kıyaslayarak zaman içerisinde değersizleştirerek ve sonunda tamamen bastırarak yok ettiklerini ifade eder. Bu bağlamda sorun, AKP hükümetinin Eşit Yurttaşlık Talebi düzleminde Alevileri muhatap alıp almaması meselesinden ziyade, Aleviler bu çete-mafya hükümetini her seçim öncesi olduğu gibi kirli pazarlık masasında kendilerine muhatap alıp almayacağı konusudur. Zira her kirli pazarlıkta etik olan değerlerimizden, inancımızın özünden de uzaklaşarak kendimize yabancılaşmamızdır.”
“BİZİM TALEBİMİZ BİR KURUMA BAĞLILIK DEĞİL; BAĞIMSIZ, ÖZGÜR EŞİT YURTTAŞLIKTIR”
Zeliha Altuntaş, “Dolayısıyla da hangi masada kiminle bu sorunları konuşacağımızda bizi belirler. Ki Alevilerin kendi sorunlarını ve muhataplarını doğru bir düzlemde değerlendirerek siyasetin de öznesi haline gelmesi ontolojiktir. Gelinen süreçte tüm demokratik güçler ile birlikte bu hükümetten kurtulmanın yollarını belirlemede öncü bir rol üstlenmekten ve demokrasi için el açmaktan ziyade demokrasinin yeşermesi için belirleyici rol almalıdır. Zira biz Alevilerin, bir kuruma bağlanmak, bağlı olmak gibi bir talebimiz olamaz. Bizim talebimiz bu inancın özneleri olarak bağımsız, özgür, eşit yurttaşlıktır” dedi.
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.