PİRHA- Eğitim Sen Genel Örgütlenme Sekreteri Ramazan Gürbüz, Cumhurbaşkanlığı sarayında yapılan 20. Eğitim Şûrası’nda gündeme gelen ‘okul öncesi sınıflarda zorunlu din dersi’ önerisini “Bu ülkeye yapılacak en büyük kötülük” sözleriyle eleştirdi. Gürbüz, “Dinsel eğitim meselesi Türkiye’de sadece Eğitim Sen’in değil, tüm emek, demokrasi güçlerinin sorunu olmalıdır” diye de ekledi.
Milli eğitim sistemi için tavsiye kararları almak üzere 7 yıl aranın ardından 1-3 Aralık’ta toplanan 20. Milli Eğitim Şurası, tartışmaları da beraberinde getirdi. Milli Eğitim Bakanlığı’na ulaşan öneriler arasında, okul öncesi sınıflar için din dersinin gündeme gelmesi, Alevi kamuoyu ile birlikte laik ve bilimsel eğitim mücadelesi veren kesimlerin tepkisine neden oldu.
Ana teması “Eğitimde Fırsat Eşitliği” olan 20. Milli Eğitim Şurası’na ilişkin Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Genel Örgütlenme Sekreteri Ramazan Gürbüz, değerlendirme yaptı. Gürbüz, “Milli Eğitimin devasa büyük sorunları var. Bu sorunların taraflarınca özgür bir ortamda tartışılması gerekir ki bunun adı şûra olsun” yorumunda bulundu.
“ŞÛRA İLE UZAKTAN YAKINDAN İLGİSİ YOK!”
Ramazan Gürbüz, “Şura adı altında yapılan bu bir araya gelişin şura ile uzaktan yakından bizce ilgisi yoktur” diyerek şunları söyledi:
“Aslında eğitimin sorunlarını değil ‘dinsel eğitimi nasıl kurumsallaştırırız’ın tartışması ve kararının alındığı bir yer oldu.
Türkiye’de dünden bugüne Eğitim-Sen olarak sürdürdüğümüz demokratik, laik, bilimsel, parasız, kamusal, anadilinde eğitim mücadelemizi kesintisiz sürdüreceğiz. Bir defa şunun altını çizelim ki bir ülkede laik eğitim yoksa demokrasi olmaz. Bir ülkede laik eğitim yoksa bilimsel eğitim ve kamusal eğitim de olmaz. O nedenle burada yapılmak istenenin açık ve net olduğunu bizler görüyoruz. 20 yıllık AKP-MHP bloku, Türkiye’de eğitimin içeriğini tamamen dinselleştirmiştir zaten. Bu sadece imam hatipler eliyle değil, diğer bütün okulları da seçmeli dersler adı altında dinselleştirmiştir.”
“ÇOK BÜYÜK TRAJEDİLER YARATIR”
Ramazan Gürbüz, Diyanet’in, Milli Eğitimi dizayn etmek gibi bir çabası olduğunu da sözlerine ekledi. Gürbüz, dinsel eğitim meselesinin, tüm demokrasi güçlerinin sorunu olması gerektiğini de söyleyerek şu konuşmayı yaptı:
“Bizce Diyanet kaldırılmalıdır ama bu haliyle bile işi Milli Eğitim’e fetva vermek değildir. Bir süre önce Diyanet İşleri Başkanlığı, okul öncesi öğrencilerine dinsel içerikli eğitim verilmesini kamuoyunda dillendirdi. Diyanet, burada kimi cemaat ve tarikatlar tarafından verilen bu eğitimin zorunlu eğitim kapsamında görülmesini istedi. Bu son derece tehlikelidir. Ülkemiz farklı inanç ve kültürlerin bir arada yaşadığı bir ülkedir. Onun için bu tür eğitimi kabul etmemiz mümkün değil. Konu, Milli Eğitim Bakanına sorulduğu zaman ‘Bu bir tavsiye kararıdır. Bunu uygulayıp uygulamamak bize kalmıştır’ gibi bir ifade kullandı ama bunun bakanlığın bilgisi dışında gelişen bir süreç olmadığını biliyoruz.
Milli Eğitim Bakanlığı, olaya pedagojik açıdan eğer bakamıyor ise bu büyük bir faciadır. Okul öncesi çocukların, asla soyut düşünemeyeceği bir yaş grubunda bu tür soyut kavramların verilmesi çok büyük trajediler yaratır.
Edilgen, pasif, sorgulamayan, neden-sonuç ilişkisi kuramayan bir kuşak yetiştirmek istiyorlar. Söz konusu olan bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür.
Dünyada eğitim alanında başarı oranları açıklanıyor ve Türkiye hep sonlarda yer alıyor. Yani bizim çocuklarımız genetik olarak çok mu geride duruyor? Böyle bir şey yok. Tamamen eğitim ikliminin tekçi, gerici, ezberci, sınav endeksli bir biçimde yürütülmesinden kaynaklı. O nedenle dinsel eğitim meselesi Türkiye’de sadece Eğitim Sen’in değil, tüm emek, demokrasi güçlerinin sorunu olmalıdır. Bu soruna topyekün velilerimizle, demokratik kitle örgütleri ile siyasal partilerle dikkatli bir şekilde uyanık olmak gerekir. Bu sürecin derhal demokratik, laik, bilimsel, anadilinde eğitim noktasında bir sürece evrilmesi çabası sürdürülmelidir.”
Eren GÜVEN-Melis CİDDİOĞLU/ANKARA
Yoruma kapalı.