PİRHA-Kureyş Bawa Ocağından Pir Ali Dereli, 12 hizmetten biri olan müsahipliğe ilişkin konuştu. Dereli, bütün katliam politikalarına karşı Aleviliği bugünlere getiren en önemli temel unsurun “İkrar ve ikrarın kapı eşiği olan musahipliktir” yorumunu yaptı.
“Müsahiplik nedir? Yol inancında ne anlam ifade eder?” yazı dizimizin bu haftaki konuşmacısı Pir Ali Dereli oldu.
Kureyş Bawa Ocağı mensubu olan Ali Dereli, müsahipliğe dair “Alevi Yol inancında bireylerin veya evli çiftlerin kendi özgür iradeleriyle seçtiği ‘kefil’ anlamında Yol arkadaşlığı ve Yol kardeşliğidir” tanımını yaptı. Dereli, müsahiplik için aynı zamanda “Toplumsal yaşamın ilk adımı ve aidiyet kimliğine ulaşma bilincidir” ifadelerini de kullandı.
“AĞIR SORUMLULUK YÜKLEYEN BİR MÜESSESEDİR”
Aynı zamanda Britanya Alevi İnanç Kurulu Başkanı olan Pir Ali Dereli, müsahiplik erkanı hakkında da bilgi verdi. Dereli, söz konusu erkanların farklı yörelerde farklı ritüellerle oluştuğunu belirterek “Musahiplik erkanı, gönül ve ikrar birliği, özü itibariyle Yol’a talip olma bilincidir” diyerek şunları ekledi:
“Bu anlamda musahiplik, karşılıklı olarak kişi ve eşlere Yol adına ağır sorumluluk da yükleyen bir müessesedir. Ayni zamanda karşılıklı işleyen otokontrol mekanizmasıdır. İşte bu otokontrol mekanizması en çok bu sıralar endişe duyduğumuz asimilasyona karşı da en koruyucu çeper olduğunu düşünüyorum. Yol’un kurucu pirleri her türlü dış saldırılara karşı ikrar müessesesi ile Yol’u korumaya almışlardır. Bizler Yol’un kurallarından uzaklaştıkça tabiidir ki Yol’dan firar edenlerin önüne de geçemiyoruz.”
“GÖNÜLLÜ AHİRET KARDEŞLİĞİ”
Pir Ali Dereli, müsahipliğin aynı zamanda komünal yaşam kültürü ile bağlantılarına da değindi. “Musahiplik ile komünal yaşam arasında benzer bir yasam biçimi olabilir ama özdeş değildir” diyen Dereli, “Çünkü komünal toplumdaki ortak kullanım veya ortaklaştırma, yaşamın ve korunma güdüsünün zorunlu kıldığı bir birlikteliktir. Musahiplik ise kişilerin kendi özgür iradeleriyle, ekonomik ve sosyal özgürlük ortamında oluşan gönüllü ‘Ahiret Kardeşliği’dir” açıklamasını yaptı.
“İKRARIN KAPI EŞİĞİ MUSAHİPLİKTİR”
Pir Ali Dereli’nin açıklık getirdiği bir diğer konu ise “bireyci anlayışın ön plana çıktığı günümüz koşullarında müsahipliğin ne derece uygulanabilir olduğu” konusuydu.
Pir Ali Dereli, Alevi Yol inancı için “Günlük rüzgar doğrultusunda yürüyen bir Yol değildir” açıklamasını yaparak şunları dile getirdi:
“Yol inancı aynı zamanda toplumun kimlik bilinci ve aidiyetidir. Aleviliği binlerce yıldır Anadolu topraklarında bütün katliam ve yok etme politikalarına karşı var olmayı sağlayan, bugünlere getiren en önemli temel direği ikrar ise, ikrarın kapı eşiği de musahipliktir.
Aslında musahiplik ikrarı yaşadığımız modern cağda yalnızlığımıza, kimsesizliğimize, başıboşluğumuza, çeteleşmemize, intihar eşiğine gelmemize, artan boşanmalarımıza karşı olabilecek en iyi derman olacağını düşünüyorum. Çünkü musahiplik paylaşımdır, sırdaşlıktır, dostluktur, sorumluluk ve Yol bilincidir. Kederine, sevincine ortak olma gönüldaşlığıdır. Bu insani değerlerin çağı, dönemi olmaz. Her yasta ve ekonomik ortamda ihtiyaç duyulan insani ve sosyal dayanışmadır.
Musahipliğin bugünkü koşullarda uygulanmaması için bir sebep de yoktur. Önemli olan başta Yol’un pirleri olmak üzere, kurumlar, kurum yöneticileri, akademisyenler, eğitmenler, aydınlar, topluma pratikte ve uygulamada bu konuda örnek olmalarıdır. Bu konuda ortak ve kararlı bir toplum bilinci oluşturulmalıdır. Bu atılım, aynı zamanda kurumlarımızın da sosyal dernekçilikten farklı bir hal almasını sağlayarak, birer ikrar kurumlarına dönüştüreceğine inanıyorum.”
“İKRAR, TOPLUMSAL YASAM VE SORUMLULUK BİLİNCİDİR”
Aleviliğin “Akıl ile yürüyen bir Yol” olduğunu ifade eden Pir Ali Dereli, müsahipliğin çağın koşullarına nasıl güncellenmesi gerektiği konusunda da konuştu. “Günümüz şartlarına göre bazı sosyal gerçeklikleri de görmezden gelemeyiz” diyen Pir Ali Dereli şöyle devam etti:
Geçmiş dönemlerde de özünden sapmadan musahiplik erkan ve ikrarı farklı ritüellerle icra edilmiştir. Örneğin Dersim bölgesinde Yol’a girme ve ikrar verme bilincine ulaşmış iki genç erkek, ailelerin de rızalığını alarak aralarındaki söz birliğini nişanlılık sürecinde de rızalığa dönüştürerek, düğün günü de inançtaki kutsaliyeti temsil eden üç kırmızı elmanın musahipler tarafından dam üstünden geline bırakılmasıyla Hakk’ın ve halkın huzurunda ikrarları aşikar ve tescillenmiş olurdu. Daha sonra yapılan ilk cemde de görgüleri yapılırdı. Fakat bazı orta Anadolu ve Tahtacı Alevilerde ise iki tarafın evliliklerinden sonra ‘Dört can bir beden’ desturu ile beyaz bir kefene bürünerek bu ikrarı bir cemde verirlerdi.
Uygulamalara baktığımızda her iki ritüelin de özü itibariyle Yol’umuzda ve toplumsal yaşantımızda önemli bir kutsiyet arz ettiğini, ibadetimizin ve itikatımızın bir parçası olduğu biliniyordu ki, bütün yörelerde halk dilinde ‘Ahiret kardeşliği’ olarak da adlandırılıyordu.
Bu noktada önemli bir konuya parmak basmak istiyorum. Zaman zaman bir bölgenin ritüelleri bir başka bölge insanlarına empoze edilmeye çalışılıyor veya eleştiri konusu yapılıyor. Birincisi, bu düşünce tavrı inancımızdaki ‘Yol bir, sürek binbir’ desturuyla bağdaşmaz. İkincisi, bir bölge insanının başka bir bölge insanlarına kendi inanç ritüellerini dayatmasını doğru bulmuyorum. Üçüncüsü, ikrar batıni ve manevi bir değerdir. Kişinin rengine, kimliğine, maddi durumuna, fiziksel yapısına göre verilmez.
Bize düşen sadece kişiyi Yol ve edep süzgecinden geçirmektir. İkrar ikili de, dörtlü de verilse esas olan kişilerin Yol ve edep çizgisidir. Atalarımız da zamanında ikrar verdikleri ocağa, pire, talibe, kirve her kimse biz evlatları da Yol ve edep süzgecinden geçirerek atalarımızın verdiği o ikrara bağlı kalmışızdır.
Bu temelde günümüz şartlarına göre de bazı sosyal gerçeklikleri de görmezden gelemeyiz. Mesela toplumun nerdeyse yüzde otuzu belli bir yaşa gelip evlenmiyorsa ve bu canların kurumlarımızda çeşitli alanlarda hizmet bile yürütmelerine rağmen, sırf medeni durumlarından dolayı ikrar vermelerine engel olmanın acaba Yol’umuza ne gibi bir katkı sağlayacaktır? Oysa bireylerin dahi vereceği her ikrarın toplumsal yaşam ve Yol’umuz için kazanım olacağını düşünüyorum. Çünkü ikrar aynı zamanda toplumsal yasam ve sorumluluk bilincidir.”
“İNANÇ DEĞERLERİMİZ ZAYIFLADI”
Pir Ali Dereli, son olarak günümüzde müsahipliğin ne derece hayat bulduğuna şu sözlerle cevap verdi:
“Yetmişlerden bu yana maalesef inanç ve itikat kültürümüzün zayıflamasıyla ve toplumsal göçün de etkisiyle, inanç değerlerimiz zayıfladı, görgülerin yapılmamasıyla da toplumda oluşan başıboşluluk neticesinde diğer ikrarlar gibi musahiplik ikrarı da toplumsal değil ama bireysel olarak zaman zaman verilmektedir. Ask ile…”
Eren GÜVEN-Cebrail ARSLAN/ANKARA
Yoruma kapalı.