Cumartesi Anneleri 835. hafta eyleminde, haklarında açılan hukuksuz davaya ilişkin açıklama yaptı. Asıl yargılanması gerekenlerin kayıpların faillerin altını çizen kayıp yakınları, adaleti siyasete alet edenlerin suçlu olduklarını belirtti. Kayıp yakınları, davalı değil davacı olduklarının altını çizdi.
Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve sorumluların yargılanması için her hafta buluşan Cumartesi Anneleri 835. hafta eyleminde; 700. haftaya yönelik polis saldırısında işkenceyle gözaltına alınmalarına rağmen haklarında açılan davayı kamuoyuyla paylaştı.
Her hafta olduğu gibi 700. hafta da Galatasaray önünde yapılmak istenen eylemden saatler önce toplananlara polis saldırmış, çok sayıda kişi darp edilmiş, gözaltına alınmıştı. Aralarında kayıp yakınlarının da olduğu 46 kişi hakkında 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle açılan davanın ilk duruşması dün İstanbul Adliyesi’nde görüldü.
TÜRKDOĞAN: CUMARTESİ ANNELERİ HAKİKATİ VE ADALETİ TEMSİL EDİYOR
Covid-19 salgını nedeniyle bu hafta da online düzenlenen açıklamada İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı ve davanın avukatlarından Öztürk Türkdoğan, davanın 2911 Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefetten açıldığını ancak Anayasaya’da gösteri ve yürüyüşün bir hak olarak belirtildiğine dikkat çekti. Türkdoğan, “700. haftanın yasaklanmasına dair hem karar hem açılan dava hem de istenen ceza kesinlikle kanuna aykırı olduğunu ve suç unsurlarının olmadığını belirttik” dedi.
Duruşmanın 12 Temmuz’a ertelendiğini hatırlatan Türkdoğan, “Cumartesi Annelerine böyle bir dava açılamaz çünkü onlar adaleti ve hakikati temsil ediyor. İnanıyorum ki ilerleyen duruşmalarda kesinlikle bir beraat kararı çıkacak” diye konuştu.
AKTÜRK: CUMARTESİ ANNELERİ DEĞİL KAYBEDENLER YARGILANMALI
Davanın bir diğer avukatı Emel Aktürk de kayıp yakınlarının yargı tacizine maruz bırakılmalarının ve hırpalanmalarının kabul edilemeyeceğinin altını çizerek, “Cumartesi Anneleri’nin yargılanmaları yerine zorla kaybetmelerden, hukuk dışı infazlardan sorumlu olanların yargılanması, uygun cezalarla cezalandırılması ve tekrarının önlenmesi için adımlar atılmalıdır” diye belirtti.
ALTIPARMAK: BU DAVA BİR İNSAN HAKLARI DAVASI
Hakime ve savcığa “İnsanlığa karşı suç ne şekilde protesto edilebilir? İnsanlar bu kadar ağır bir suç konusunda nasıl adalete davet edilir?” sorusunu yönelttiklerini belirten dava avukatlarından Kerem Altıparmak, “Cumartesi Anneleri’nin Galatasaray Lisesi önünde susturulması demek aslında bu adalet çağrısını, unutturmama çağrısını susturmak anlamına geliyor. Bu nedenle bu dava bir insan hakları davası” ifadelerini kullandı.
Eylem bildirimi yapılmadığı iddiasının davaya gerekçe olduğuna dikkat çeken Altıparmak, 699 hafta boyunca aynı yerde ve aynı saatte yapılan bir eylemin Türkiye’de en çok bildirimi yapılan eylem olduğuna vurguda bulunarak, “Cumartesi Anneleri ve onlara destek verenler bu hafta beraat etmeliydi, etmediler ama edecekleri. Haklılıklarını bundan sonraki celselerde tekrar ve tekrar ifade edecek ve hakkımızı savunacağız. Bu davanın kendisi Türkiye’deki adalet mücadelesinin kendisidir” şeklinde konuştu.
‘YARGI TACİZİNE MARUZ BIRAKILMAMIZ HUKUKİ DEĞİLDİR’
Cumartesi Anneleri 835. hafta açıklamasının metnini gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in yeğeni Setinay Yarıcı okudu. Yarıcı, yürüttükleri mücadele iktidarın kendileri için hiçbir şey yapmadığı gibi 700. hafta eyleminde ağır polis şiddetiyle Galatasaray meydanını yasakladıklarını kaydetti.
Yarıcı, “Mahkemede anlattık. Savcılık bildirimde bulunmayı idarenin toplantının rahatça yapılabilmesi için gerekli önlemleri almasını sağlama bağlamından kopardı. Anayasa’da güvence altına alınan izne tabi olmayan toplantı ve gösteri hakkını işlevsiz hale getirmek için kullandı. Yasalar ve sözleşmelerle koruma altında olan meşru haklarımızı kullandığımız için yargı tacizine maruz bırakılmamız hukuki değildir” dedi.
‘ADALETİ SİYASETE ALET EDENLERİ SUÇLUYORUZ’
Adliyede yargılanması gerekenlerin kayıpların failleri olduğunun altını çizen Yarıcı, şu ifadeleri kullandı:
“Kayıplarımız devletin güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındılar ve bir daha geri dönemediler. Onların başına ne geldiğini ve akıbetlerine dair hakikati bilmeye hakkımız var. Kimse bu hakkımızı engelleyemez. Yargı makamları kaybedilen sevdiklerimizle ilgili yaptığımız suç duyurularını sonuçsuz bıraktılar. Hukuku işletmediler, kayıpların akıbetini açığa çıkarma, onları kaybedenleri yargılayarak cezalandırma görevini yerine getirmediler. Ama bizim onları aramamızı, adalet istememizi suç haline getirdiler. Üzerimize atılı suçları reddediyoruz. Asıl biz hukuku işletmeyenleri, adaleti siyasete alet edenleri suçluyoruz.
Kaç yıl geçerse geçsin, bedeli ne olursa olsun kayıplarımızı aramaktan ve 136 haftadır hukuksuz bir biçimde bize kapatılan kayıplarımızla buluşma mekanımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.”
(HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.