PİRHA- Cumartesi Anneleri, bu hafta Hüseyin Toraman dosyasına dikkat çekti. Anne Toraman, “yetkililer bir şey yapmalı. Bir çare bulmalılar. Katilleri bulmalılar. Benim tek derdim oğlumun katillerinin bulunmasıdır. Gidip yakasından tutup ne ettiniz yavruma diye sormak istiyorum” dedi.
Haberin videosu;
Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak için her hafta düzenledikleri eylemlerinin 815’incisini koronavirüs nedeniyle sosyal medya hesapları üzerinden gerçekleştirdi. Bu hafta 24 yaşındayken, 27 Ekim 1991’da İstanbul Kocamustafapaşa’daki evinin önünde gözaltına alınan ve bir daha kendisinden haber alınamayan Hüseyin Toraman’ın akıbeti soruldu.
“NE ACIM SONLANDI NE DE FAŞİZME KARŞI ÖFKEM DİNDİ”
Hüseyin Toraman’ın annesi Hatice Toraman, oğlunun 1991 yılından gözaltında kaybedildiğini ifade ederek, “bu sürede ne katiller bulundu ne de oğlumdan bir haber geldi. Ama hiç unutmadım, yaram kapanmadı. Yetkililer bir şey yapmalı. Bir çare bulmalılar. Katilleri bulmalılar. Benim tek derdim oğlumun katillerinin bulunmasıdır. Gidip yakasından tutup ne ettiniz yavruma diye sormak istiyorum” dedi. Oğlu için aramadığı yer kalmadığını söyleyen anne Toraman, yetkililerin ise kulaklarının kapattığını ve Cumartesi Anneleri’nin derdini dinlenmediğini belirtti. Anne Toraman, “Ne acım sonlandı ne de faşizme karşı öfkem dindi” dedi.
“BİZ KARDEŞİMİZİ KATLEDENLERDEN DAHA HESAP SORAMADIK”
Toraman’ın kardeşi Sakine Toraman da, kardeşinin gözaltına alınması hikayesini paylaşarak, şunları dile getirdi:
“Biz hala bir mezara sahip değiliz. Katiller ellerini kollarını sallayarak normal yaşantılarına devam etmekte. Oysa biz kayıp yakınları, sadece yakınımızı kaybetmedik. Biz hayatımızı kaybettik. Aile olarak felç olduk. Hiçbir zaman eski yaşamımıza dönemedik. Kayıp dosyalarının zaman aşımı ile kapatılmak isteniyor. Oysaki; beklememiz, özlemimiz, öfkemiz zaman aşımına uğramıyor. Biz kayıplarımızı aramaktan vazgeçmeyeceğiz. Çünkü biz onlarla vedalaşamadık. Biz onların ölüsünü görmedik, mezarına ulaşamadık. Biz kardeşimizi katleden devletten daha hesap soramadık. Zorla kaybedilme devletin elli ile işlendi. Biz bitti demeden bitmez. Hak ve adalet arayışımız devam edecek.”
Toraman ailesi avukatı ve İHD İstanbul Şube başkanı Gülseren Yolleri, hukuki süreç hakkında bilgi vererek, dosyanın 20 yılın ardından savcılık tarafından zaman aşımına uğradığı gerekçesiyle takipsizlik verdiğini dile getirdi.
Yoleri, yapılan itirazlarının Bakırköy Ağır Ceza tarafından kabul edildiğini ve savcılık soruşturma dosyasının yeniden açılmasına karar verildiği aktararak “soruşturma dosyası açıldı ama etkin bir soruşturma yine yürütülmedi. Dosya hala açık, halen Hüseyin Toraman’ın akıbeti aydınlatılmayı bekliyor” dedi.
Bu haftaki basın metnini ise kayıp aileleri avukatı ve Cumartesi İnsanı Gülizar Tuncer okudu. 24 yaşındaki Hüseyin Toraman Gebze’de yaşadığını belirten Tuncer, şunları söyledi:
“1991 yılının Nisan ayında evinde kimse yokken İstanbul polisi Hüseyin’in evine baskın yaptı ve evde karakol kurdu. Bundan habersiz olan Gebze polisi de eve baskın düzenleyince aralarında çatışma çıktı. Çatışmada Gebze Emniyeti’nden bir polis hayatını kaybetti. Polisler Hüseyin’in evinin duvarına intikam sözleri yazdılar. Hüseyin Toraman’ın bu nedenle İstanbul’a taşındı. 27 Ekim 1991 sabahı İstanbul Kocamustafapaşa’daki evinin önünden silahlı, telsizli, sivil giyimli, kendilerini polis olarak tanıtan kişiler tarafından 34 ATZ 56 plakalı Beyaz Toros’a zorla bindirilerek götürüldü. Gözaltı işlemi semt karakoluna çok yakın bir yerde ve mahalle sakinlerinin gözü önünde gerçekleşti. Olaya tanık olanlar polisi arayıp, ‘silahla kaçırma’ ihbarında bulundu. İhbar üzerine Çınar Polis Karakolu’ndan gelen polis ekibi önce görgü tanıklarından bilgi aldı. Sonra bir dükkânın sabit telefonundan bazı görüşmeler yaptı. Bu görüşmelerin ardından işlem yapmadan olay yerinden ayrıldı.
GÖZLATINDA OLDUĞU KABUL EDİLDİ
Baba Ali Rıza Toraman’ın Çınar Karakolu amirine ulaşarak “Oğlumu kaçıranlara neden müdahale etmediniz?” diye sorduğunu aktaran Tuncer, “Karakol amiri Hüseyin’in kaçırılmadığını, siyasi polisler tarafından gözaltına alındığını, bu nedenle müdahale edemediklerini söyledi. Baba Toraman karakol amiri ile yaptığı görüşmenin ses kaydını aldı. Bu ses kaydını savcılık dosyasına sundu ayrıca dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin’e de verdi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü 5 Aralık 1991 tarihinde Toraman’ın polis tarafından uzun bir süredir arandığı ama kesinlikle gözaltına alınmadığı açıklamasını yaptı. İçişleri Bakanı İsmet Sezgin 13 Aralık 1991 tarihinde Hüseyin Toraman ile ilgili iddiaları içeren soru önergesine verdiği cevapta tüm iddialarını reddetti.”
Dönemin başbakanı Süleyman Demirel’le görüşen Hatice Toraman’a Demirel’in, “Oğlun cebimde mi ki çıkarıp vereyim” dediğini söyleyen Tuncer, “Hüseyin’in kaçırılışına tanık olan eşi, savcılığa polislerin eşkal bilgilerini verdi. Ancak teşhis yaptırmaya yönelik hiçbir işlem yapılmadı. 30 Ekim 1991 tarihinde Hüseyin Toraman’ın Gebze ilçe Emniyet Müdürlüğüne götürüldüğüne dair aileye ulaşan iddia araştırılmadan ‘herhangi bir bilgi mevcut değildir’ denilerek geçiştirildi” diye ifade etti.
“DOSYADA BUGÜNE KADAR BİR GELİŞME YAŞANMADI”
Ailenin tüm ilgili kurum ve kişilere yaptığı başvurularının sonuçsuz kaldığı vurgulayan Tuncer, “1991 yılında Fatih Cumhuriyet Savcılığı tarafından açılan soruşturma bir sonuca ulaşmadı. 2011 yılında ailenin İHD avukatı aracılığıyla yaptığı başvuru sonucunda İstanbul Cumhuriyet Savcılığının başlattığı soruşturma ,’zamanaşımı süresi dolduğundan soruşturmaya yer olmadığı’ kararı ile kapatıldı. Yapılan itiraz sonucunda dosya üzerindeki kapatma kararı kaldırıldı. Ancak dosyada bugüne kadar bir gelişme yaşanmadı” dedi.
Gözaltında kaybetmenin insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğunu ve bu suçun cezasız kalmaması gerektiğini belirten Tuncer, adli ve siyasi makamlara seslenerek, Toraman dosyasında adaletin sağlanması için sorumluluk üstlenmelerini istedi. Tuncer, son olarak, “29 yıldır sürüncemede bırakılan Toraman soruşturmasının etkin bir biçimde yürütülerek davaya dönüşmesini talep ediyoruz” dedi.
PİRHA/İSTANBUL
Yoruma kapalı.