PİRHA – Hacı Bektaş Veli Dostluk ve Barış Ödülü’nün Viyana’daki İslam Alevi Teşkilatı’nın bir yardım kuruluşuna verilmesine tepki gösteren Yazar Ali Yıldırım, ödülün itibar kaybına uğratıldığını söyledi. Hacıbektaş Belediye Başkanı’nın kendi kafasına göre davrandığını, bir jürinin olmadığını belirten Yıldırım, “Ödülün itibarsızlaştırmasına sessiz kalmamamız ama bir de alternatif üretmemiz lazım” dedi.
Araştırmacı Yazar Ali Yıldırım, 57. Ulusal 31. Uluslararası Hünkâr Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri’nde 27. Hacı Bektaş Veli Dostluk ve Barış Ödülü’nün İslam Alevi Teşkilatının yardım kuruluşu olan Hızır Avusturya’ya verilmesine ilişkin PİRHA‘ya konuştu.
Yıldırım, bu yılki Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri çerçevesinde verilen Hacı Bektaş Veli Dostluk ve Barış Ödülü’nün, verilme yönetemi, verildiği kurum açısından son derece tartışmalı bir sonuç doğurduğunu belirtti.
“ÖDÜL, ÜLKE BARIŞINA KATKI SUNANLARA VERİLİR”
Hacı Bektaş Veli Dostluk ve Barış Ödülü’nün ilk kez 1994 yılında kurulduğunu ve ödülün ilk olarak Sivas Katliamı’nda yaşamını yitirenlerin anısına katliamdan sağ kurtulan Yazar Lütfi Kaleli’ye verildiğini hatırlatan Yıldırım, ödülün yönetmeliğine ilişkin şunları söyledi:
“Fakat ondan önce ödülle ilgili bir yönetmelik hazırlanmıştı, yani Dostluk ve Barış Ödülü Yönetmeliği. Yönetmeliğin 1. maddesinde bu ödülün amacı Anadolu kültürüne ve o kültürün temel taşı olan Aleviliğe bilimsel, kültürel, sanatsal, örgütsel anlamda verdiği mücadele ve yaptığı araştırma, yazdığı kitaplar ile katkıda bulunan insanlara ve bundan dolayı da dünya ve ülke barışına katkıda bulunan insanlara ve kurumlara verilir’ diye bir hüküm yazılmıştı. O çerçevede de her yıl değişen bir jüri oluşturuluyordu ve o jüri gerekçeyi ödül ya da aday insanları kabul ediyor ve o jüri değerlendirmesini yaparak bunu anma komitesine iletiyordu.”
“ÖDÜL İNCE ELEYİP SIK DOKUYARAK VERİLİRDİ”
Lütfü Kaleli’den başlayarak 1994’ten başlayarak on yıl süresince çok değerli insanlara ödül verildiğini kaydeden Yazar Yıldırım, “Alevi yoluna, Alevi kültürüne hizmet etmiş İsmet Eyüboğlu’na verildi. Birçok araştırmasıyla bu kültüre hizmet etmiş bir şahıs İlhan Başgöz’e verildi. Gene Pir Sultan, Yunus Emre deyişleri konusunda çok emeği geçmiş olan İlhan Selçuk’a verildi. Yazdıklarıyla laiklik konusunda çok ciddi emek harcamış mücadele etmiş bir kişilik olarak sonra Nejat Birdoğan’a verildi, Irene Melikoff”a verildi. İkisi de gerçekten yazdıklarıyla Alevi kültürünün Alevi inancının ülke ve dünya çapında tanınmasına katkıda bulunmuş şahsiyetlerdi. Arif Sağ’a verildi. Sanatsal, müziksel anlamda hizmetleri tartışılmaz Fikret Otyam’a verildi. Ödül çok itibarlı bir ödül haline geldi. Yani Hacı Bektaş Dostluk ve Barış Ödülü almak çok itibarlıydı. Yerellerde bu anlamda ve bu noktada çok özen gösteriyorlardı. İnce eleyip sık dokuyarak bu ödülü jüri veriyordu” diye konuştu.
“BELEDİYE BAŞKANI KENDİ KAFASINA GÖRE VERMEYE BAŞLADI; ÖDÜL İTİBAR KAYBINA UĞRADI”
Hacıbektaş’ta belediye başkanının değişmesiyle birlikte bütün kurumları yerle bir ettiğini ve kendi ideolojik ve siyasi kaygıları çerçevesinde ödülü de jürisiz kendi kafasına göre vermeye başladığını belirten Yıldırım, ödülün itibar kaybına uğradığını söyledi. Yıldırım, “Geçtiğimiz yıl belediye başkanı değişti bir umut ortaya çıktı, ödül yönetmeliği ve jüri konusu bir tarafa bırakılarak geçtiğimiz yıl Musa Eroğlu’na verilmişti. O da birçok emekler harcamış bu yola hizmet etmiş bir insan. O yüzden yerli yerini bulduğu için ödülün veriliş tarzı konusunda eleştiriler olmamıştı” dedi.
“BİR JÜRİ YOK, ÖDÜL DEĞERLENDİRME KOMİTESİ YOK”
Yıldırım, işleyişin farklı olduğunu şöyle anlattı:
“Bu yıl belediye başkanı bütün jüri anma komitesini, her birini bir tarafa bırakarak daha doğrusu anma komitesini de kendi istekleri doğrultusunda oluşturarak ödülü bütün Alevi kurumlarının Türkiye ve dünyadaki bütün Alevi kurumlarının itiraz ettiği bir çevreye verdi. Bir jüri yok, ödül değerlendirme komitesi yok, ‘ben yaptım oldu’ diyen bir anlayış ortaya çıktı ve bu anlayış geçen yılki bir şeylerin değişeceği yönündeki umutları da maalesef usandırmış oldu. Yani bir ödülün kim tarafından verildiği çok önemlidir. Bununla birlikte ödülün kime verildiği de çok önemlidir. Ödülün saygınlığını itibarını bütün bunlar oluşturur.”
“HACI BEKTAŞ VELİ ÖDÜLÜNÜN İTİBARSIZLAŞTIRILMASINA SESSİZ KALMAMAMIZ LAZIM”
2021 yılı UNESCO tarafından Hacı Bektaş Veli yılı ilan edildiğini hatırlatan Yazar Ali Yıldırım, bunun Aleviler açısından önemine vurgu yaparak, önümüzdeki yıl için şu önerilerde bulundu:
“Alevi toplumunca Alevi örgütlerince anılması ve bu anmaların da onlar eliyle gerçekleştirilmesi gerekir. Bu çok önemli, biz Alevi kurumları, Alevi aydınları Alevi sivil inisiyatifi ve toplumu olarak gelecek yıl ciddi bir Hacı Bektaş Veli Ödülü’nü daha şimdiden örgütleyebiliriz. Hacıbektaş ve Alevilikle ilgili olarak yapılacak yeni araştırmalara incelemelere böyle bir ödül vermeyi çok sağlam ve saygın bir jüri de oluşturarak gündemimize alabiliriz, diye düşünüyorum. Hacı Bektaş Veli Ödülü’nün itibarsızlaştırmasına sessiz kalmamamız lazım ama bir de alternatif üretmemiz lazım. Alternatif kurumlarımızın buna sahip çıkmasıdır.
“KURUMLARIMIZIN TAVRI, BELEDİYE BAŞKANININ KEYFİ TUTUMUNA KARŞI CİDDİ UYARIYDI”
Kurumlarımız, belediye başkanının keyfi tavrına karşı çok ciddi birlikte bir tavır aldılar. Türkiye ve Avrupa biz yokuz dediler, senin bu tercihine katılmayacağız, dediler. Çok ciddi bir uyarıydı, yerinde bir uyarıydı. Bu birliktelik önümüzdeki günlerde anma ve ödül için tutarlı bir inisiyatife dönüştürülebilir diye düşünüyorum.”
Cebrail ARSLAN/ANKARA
Yoruma kapalı.