PİRHA- Avukat İbrahim Karslı, “İstanbul Sözleşmesi’nin ilk imzacısı olan Türkiye’nin iç hukukunu gerekçe göstererek bu sözleşmeden imtina etmesi mümkün değil” dedi. Karslı, sözleşmenin kadınları hem özel alanda hem de kamusal alanda şiddetten koruduğunu belirterek, sözleşmede şiddet mağduru kız ve erkek çocuklara ilişkin de düzenlemeler içerdiğini hatırlattı.
Avukat İbrahim Karslı, son günlerde siyasi islamcıların hedefinde olan, AKP hükümeti tarafından fesh edilmesi gündemde olan İstanbul Sözleşmesi’ni yazdı.
“İstanbul Sözleşmesi’nden ne istiyorlar” başlığıyla kaleme aldığı yazıda Avukat Karslı, “Siyasi davaları adliye koridorlarında takip eden bir avukat olarak “hak hukuk adalet” isteminin çölde bir bardak su gibi olduğu dönemleri yaşıyoruz. İstanbul sözleşmesi kadınları şiddete boğanların sıkça şikayet ettikleri bir sözleşme” dedi.
“Gündemimizde İstanbul Sözleşmesi’nin feshi var. Peki neden?” diye soran Karslı’nın yazısının bir bölümü şöyle:
“İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet konusunda bağlayıcılığa sahip ilk uluslararası sözleşmedir. Sözleşme 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açıldığı için ‘İstanbul’ adını taşıyor.
Kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetten arınmış bir Avrupa yaratmak için yapılan İstanbul Sözleşmesi, kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak amacını taşıyor.
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ 20 ÜLKE TARAFINDAN ONAYLANDI”
Peki İstanbul Sözleşmesi nedir?
Özel olarak kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti hedef alan ilk Avrupa sözleşmesi olma niteliğini taşıyan Sözleşme, bugüne kadar Türkiye dahil Avrupa Konseyi üyesi 20 ülke tarafından onaylanmıştır.
İstanbul Sözleşmesi’nin en önemli özelliği, biyolojik veya hukuki, ailevi bağ olup olmadığına bakılmaksızın ev içi şiddetin (örneğin eski veya mevcut eşler, evlilik dışı partnerler, birlikte ikamet edilen aile fertleri, akrabalar veya birlikte ikamet edilen başkaları tarafından yöneltilen şiddetin) ve kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin standartlar öngören ve Avrupa ülkelerini hukuki olarak bağlayan ilk belge olmasıdır.
“KADIN-ERKEK ARASINDAKİ HUKUKİ VE FİİLİ EŞİTLİĞİN GERÇEKLEŞMESİ ANAHTAR BİR UNSUR”
Kadınlar ve erkekler arasında hukuki ve fiili eşitliğin gerçekleştirilmesinin kadına yönelik şiddeti önlemede anahtar bir unsur olduğunu benimseyen Sözleşme, kadınlara yönelik ayrımcılığı da yasaklamaktadır. İstanbul Sözleşmesi, daha önce kabul edilmiş kadınlara yönelik ayrımcılık ve şiddetle ilgili uluslararası standartları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve BM Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komitesi’nin içtihatlarını ve öğretideki görüşler yanında en iyi ülke uygulamalarını da kodifiye etmiştir.
“SÖZLEŞME, HEM ÖZEL ALANDAKİ HEM DE KAMUSAL ALANDAKİ ŞİDDETİ YASAKLAMAKTADIR”
Sözleşme, hem özel alandaki hem kamusal alandaki şiddeti yasaklamaktadır.
Madde 3/a uyarınca, “kadına yönelik şiddetten”, ister kamusal ister özel yaşamda meydana gelsin, toplumsal cinsiyete dayalı tüm şiddet eylemleri anlaşılacaktır.
Madde 4/1 uyarınca, Taraf devletler, gerek kamusal gerekse özel alanda tüm bireylerin özellikle de kadınların şiddete maruz kalmaksızın yaşama hakkını sağlamak ve korumak için gerekli olan hukuki ve diğer önlemleri alacaklardır.
Dolayısıyla Sözleşme, yalnızca ev içindeki (genellikle eş veya partnerler veya ebeveyn ve çocuklar gibi farklı kuşaklar arasında meydana gelen) kadınlara yönelik şiddeti değil, aynı zamanda kamusal alandaki (örneğin aynı evi paylaşmasa bile eski eşin veya partnerin kamusal alanda yönelttiği) şiddeti, işyerleri, okullar, karakollar, hapishaneler vb. kurumlardaki kadınlara yönelik şiddeti de yasaklamaktadır. Sözleşme,“toplumsal cinsiyete dayalı” ayrımcılık ve şiddeti temel almıştır ve toplumsal cinsiyeti tanımlayan ilk uluslararası belgedir. Sözleşme’de, ekonomik zarar veya ekonomik ızdırap da kadına yönelik şiddet biçimlerinden biri (ekonomik şiddet) olarak tanımlanmıştır.
“SÖZLEŞMEDE ŞİDDET MAĞDURU KIZ VE ERKEK ÇOCUKLARA İLİŞKİN ÖZEL DÜZENLEMELER VAR”
Sözleşme, erkeklere ve çocuklara yönelik ev içi şiddetten de söz etmekte ve şiddet mağduru kız ve erkek çocuklara ilişkin özel düzenlemelere yer vermektedir.
Anayasa m.90/5 uyarınca, İstanbul Sözleşmesi kanun hükmündedir.Bunun hakkında, Anayasa’ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz. İstanbul Sözleşmesi ile kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda, İstanbul Sözleşmesi hükümleri esas alınır.
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ HÜKÜMLERİ YASAMA, YÜRÜTME, YARGI ORGANLARINI BAĞLAYAN TEMEL HUKUK KURALLARIDIR”
Anayasa’nın 11. maddesi uyarınca, İstanbul Sözleşmesi hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.
Peki, sözleşme fesih edilebilir mi? Her uluslararası sözleşme gibi İstanbul Sözleşmesi de taraf bir devlet tarafından feshedilebilir. İstanbul Sözleşmesi’nin 80’inci maddesi “Taraflardan herhangi birinin, Avrupa Konseyi Genel Sekreterine yapacağı bir bildirimle istediği zaman sözleşmeyi feshetmesine” olanak tanıyor.
“TÜRKİYE’NİN İÇ HUKUKUNU GEREKÇE GÖSTEREREK SÖZLEŞMEDEN İMTİNA ETMESİ MÜMKÜN DEĞİL”
İlk imzacısı Türkiye olan sözleşmenin Türkiye tarafından fesih edilmesi trajikomik bir durum olarak tarihe geçecek. Ancak ülkemizin iç hukukunu gerekçe göstererek bu sözleşmeden imtina etmesi mümkün değil.
Demokrasinin amaç değil araç olarak görüldüğü, hakların yavaş yavaş budandığı ülkemizde kadına ve tüm dezavantajlı gruplara profil resmi değiştirerek değil daha akılcı daha aydınlatıcı aydın desteğinin verilmesi şart. Aksi durumda gidişat düşünmenin cahilliğe boğulması ile son bulacak. İşte bu nedenle şimdi kadınlara ve mağdur çocuklara omuz verme zamanı…”
PİRHA/ İSTANBUL
Yoruma kapalı.