PİRHA – Karantina sürecinde kadına yönelik şiddetin kat be kat arttığını belirten Demokratik Alevi Dernekleri Kadın Sekreteri Nadide Doğmaz Yallı, “Savaşlarda olduğu gibi bu sürecin de mağdurları kadınlardır. Bu süreçten dayanışarak çıkabiliriz. İletişim halinde olmalıyız” dedi.
Mart ayında Türkiye’de 29 kadın cinayeti işlendi ve 9 kadının şüpheli bir şekilde ölü bulundu. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ayrıca, evden çıkmama çağrılarının yapıldığı 11 Mart’tan, 31 Mart’a geçen 20 günlük süreçte ise 21 kadının öldürüldüğünü açıkladı. Kadına yönelik şiddette ise artış görüldü.
Konuya ilişkin PİRHA‘ya konuşan Demokratik Alevi Dernekleri Kadın Sekreteri Nadide Doğmaz Yallı, “Savaşlarda olduğu gibi bu sürecin de mağdurları kadınlardır. Kadınlar birlik olmalı, dayanışmalı. Birlikte iletişim halinde olmalı” dedi.
“SALGIN SÜRECİNDE ŞİDDET KAT BE KAT ARTIYOR”
Yallı, “Kadın var oluştur, doğum kapısıdır. Hakkın suretidir. Ama maalesef ki günümüzde kadın emeği yok sayılmaktadır. Kendi özünden uzaklaştırılmaya çalışılmaktadır. Bu süreçte yaşadığımız koronavirüs nedeniyle kadınlar haksızlığa, şiddete, tacize, tecavüze maruz kalmaktadır. Öyle bir sürece girdik ki; dışarı çıkamamak, iletişim kuramamak, mağdur olununca başvurabileceğimiz bir durum olmuyor” diye konuştu.
Yallı, yaşanan sürece dair şunları kaydetti:
“Kadının bu süreçte iş gücü, psikolojik durumu kötüye gidiyor. Sorumluluklar iki katına çıkıyor. Sürekli iş halinde olmak zorunda bırakılıyor. Cinsiyetçiler ise bu süreci evlerinde oturarak geçiriyorlar. Kadına karşı psikolojik şiddet uyguluyorlar. Bu süreçte şiddet iki katına çıkıyor. Birçok kadın evde veya farklı işlerde çalışıyor. Şu an ise ev hapsinde emek sarf ediyor. Çalışmak zorunda bırakılıyor. Ciddi sıkıntılar yaşanıyor.
Bu süreç umarım kısa sürer ve herkes bir an önce rahata kavuşur.”
“ÇALIŞMALAR YETERSİZ”
Koronavirüs salgını sürecinde kadınlarla ilgili yapılan çalışmaların yetersiz olduğunu belirten Yallı, “Kimse dışarı çıkamıyor. Ben telefonla başvuru alabiliyorum. Bu başvurularda cinsiyetçi sistem şiddeti, erkeğin kadına uyguladığı şiddet üzerine oluyor. Erkeğin eve hapsolması durumu, direkt kadının üzerinde baskıya neden oluyor. Kadınların başvurabilecekleri çok bir alan kalmıyor” dedi.
“SAVAŞLARDA OLDUĞU GİBİ BU SÜRECİN DE MAĞDURLARI KADINLAR”
Kadınların salgın sürecinde mücadele tarzı geliştirmesi gerektiğini savunan Yallı, şunları kaydetti:
“Yalnız olmadığını bilmeli. Yaşadığı şiddeti, süreci bir şekilde duyurmalı ve bu konuda yapılması gereken neler varsa yapmalı, yaptırmalı. Yetkili mercilerin harekete geçmeleri ve bunun için kadının talebi doğrultusunda ne yapılması gerekiyorsa yapılmalı.
Kadınlar, bir şekilde ulaşabileceği yerlere ulaşmalı. Bu durum hep yaşanan bir durum. Bunun nedeni; kendi inancından, özünden, kültüründen uzaklaşmış her toplum bunu yaşamaya mahkum oluyor. Bunun mağdurları kadınlar oluyor. Savaşlarda olduğu gibi bu sürecin de mağdurları kadınlardır.”
“KADIN EMEĞİNİN YOK SAYILDIĞI BİR SÜREÇ YAŞIYORUZ”
Yallı, şöyle devam etti:
“İnanç boyutuyla baktığımızda Alevilik’te kadının yerinin ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Ama maalesef özümüzden uzaklaştırıldığımız için tamamen yabancılaştırılmış, tamamen kadının emeğinin yok sayıldığı bir sürecin içine girmişiz. Bunların hatırlatılması için çalışmalar yapıyoruz. Bunun için bütün kadınlar birlikte olmalı, dayanışmalı. Birlikte iletişim halinde olmalı.
Bu süreçte Hak, Xızır yanımızda olsun, cümlemizin yanında olsun. Bu dar günde bizi darlıktan kurtarmasını diliyorum.”
Hüseyin Yaşar SEZGİN/DERSİM
Yoruma kapalı.