PİRHA- Eğitim -Sen Şubeleri adına Ankara Şubeler Platformu, koronavirüs salgını süreciyle birlikte başlatılan uzaktan eğitim modelini eleştirdi. Platform Dönem Sözcüsü Eğitim-Sen 1 Nolu Şube Başkanı Sultan Saygılı, içinden geçilen salgın sürecinin, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) liyakatsizliğini, yetersizliğini ortaya koyduğunu belirterek, eğitim emekçilerinin durumunu maddeler halinde sırladı.
Eğitim -Sen Şubeleri adına Ankara Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Eğitim-Sen 1 Nolu Şube Başkanı Sultan Saygılı, bir basın açıklaması yaparak, koronavirüs salgını süreciyle birlikte başlatılan uzaktan eğitim modelini eleştirdi.
İçinden geçilen salgın sürecinin, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) liyakatsizliğini, yetersizliğini ve asli görevlerini yapmak konusundaki isteksizliğini bir kez daha ortaya koyduğunu belirten Saygılı, “Tümüyle yapılandırılmamış uzaktan eğitim projesi, öğretmenlere mobbing uygulamak dışında hiçbir amaca ulaşmamıştır. Öğrencilerinin, öğretmenlerinin sorunlarını çözüm merci olması gereken MEB dikkatini orta öğretime geçiş sınavına vermiş, 100 binlerce öğrenci eğitim ortamından uzaklaştığı, işsizliğin tavan yaptığı süreçte MEB hala sınav tarihi açıklama peşindedir. Bu son durum bile MEB’in vahim ve kabul edilemez halini gözler önüne sermektedir” dedi.
Saygılı, eğitim emekçilerinin durumunu maddeler halinde şöyle sıraladı:
- Zaten bir ekonomik kriz nedeniyle ağırlaşan eğitim emekçilerinin durumu, salgın nedeniyle ek derslerin kesilmesi tehdidiyle daha da ağırlaşmış, eğitim emekçilerinde gelecek kaygısı, borçlarını ödeyebilme kaygısı derinleşmiştir.
- Ücretli öğretmenlerin ve usta öğreticilerin durumu hala belirsizdir. Ücretli öğretmenler ve usta öğreticilere ek ders ücreti ödenmesi ile ilgili karar Resmi Gazete’de yayınlandı. Fakat yapılan sadece mağduriyeti geciktirmek oldu. Ücretli öğretmenler ve usta öğreticiler yine aynı işi yaptıkları öğretmenlerle eşit değil ve mağduriyetleri devam ediyor. Ücretli öğretmenler ve usta öğreticilerin telafi döneminde yaşamlarını nasıl sürdüreceklerdir. Meslek liselerinde usta öğreticilere sağlık sorunu olanlar ve belgeledikleri durumda gerekçeleri kabul edilerek ücretli izinli sayılır fakat onun dışında gerekçeleri kabul etmiyoruz diyerek emrivaki ve tehditkar bir biçimde okula çağrılıyor. İş güvencesi olmayan çalışanlara ya iş ya da açlık tehdidi devam ediyor.
- 20 yaş altı gençlerin sokağa çıkmasının yasaklanması, staj yapan meslek lisesi öğrencilerinin durumunun ne olacağı sorusunu gündeme getirmiştir. Bu öğrencilerimizin bir kısmı yoksulluk nedeniyle, çalışmak ve evine ekmek götürmek zorundadır. Kaldı ki bu öğrencilerin bu sene mezun olabilmeleri için stajlarını da tamamlamaları gerekmektedir.
MEB’in bu öğrencilerimizin somut sorunlarını çözecek ve de salgından koruyacak bir planı var mıdır?
- Uzaktan Eğitim:
- Hiçbir alt yapı hazırladığı yapmadan sözde uzaktan eğitime geçen MEB, tamamıyla popülizm ve öğretmenlere mobbing peşindedir.
Ankara Milli Eğitim Müdürlüğü yayınladığı yazı ile öğretmenleri internet üzerinde uzaktan eğitime zorlamıştır. İnternet üzerinden uzaktan eğitim kimi programların kullanılmasını zorunlu kılar ve Milli Eğitim Müdürlüğü adını zikretmese de güvenirliği şüpheli kimi yazılımları n kullanılması için öğretmenleri zorlamış hatta iki haftada bir rapor istemiştir. Bu işlemlerden kaynaklı tüm sorumluluk Ankara İl Milli eğitim Müdürlüğüne ait olacaktır.
- MEB, sınırladı olsa bir uzaktan eğitim çalışması yapacak ise, böyle bir hedefi varsa öğretmenlere ve öğrencilere resmi telefon hattı, ücretsiz internet ve bilgisayar sağlamalıydı.
- Tüm uzaktan eğitim için güvenilir yazılım sağlamakta MEB’in görevidir.
- EBA üzerinden yapılmaya çalışılan pilot uygulamaların da başarısız olduğu görülmektedir.
- Birçok okul müdürü, il ve ilçelerin zorlamasıyla öğretmenleri zoom gibi programları kullanmaya adeta zorlamıştır. Bu programların güvenirliği tartışmalıdır. Ayrıca öğretmenleri de bugünden öngörülemeyecek birçok riskin altına itmektedir.
- Sosyal Devlet, Uzaktan Eğitimde ile ortaya çıkan eşitsizlikler ve EBA ile yaşanan problemler:
- MEB,7 Haziranda LGS sınavını yapacağını duyurmuştur. Öğrencilerimizi mahallesindeki bir kuruma yerleştirmek yerine sorunların kaynaklarından bir olduğu ortada olan sınav sisteminden korona salgını koşullarında bile vazgeçmemesi akılla açıklanabilir değildir. Salgın koşulları açık ki öğrenciler arasındaki eşitsizliği artırmıştır. Evlerinde kapalı ve stres altında olan öğrencilerimizden birde sınava mı hazırlanılması beklenmektedir. Orta öğretime geçiş sınavsız, her öğrencinin isteği ve ikamet deresi dikkate alınarak yerleşebileceği şekilde şimdiden planlanmalı ve kamuoyuna ilan edilmelidir. Hiçbir öğrenci istemediği bir eğitim kurumuna yerleşmeye asla zorlanmamalıdır. Zaten salgının yarattığı mağduriyetlere birde MEB’in yaratacağı mağduriyetler eklenerek öğrencilerimizin geleceği karartılmamalıdır.
- Uzaktan eğitim dezavantajlı grupları yok sayarak sürdürülmektedir. Kamusal eğitimin eşit, ücretsiz ve ulaşılabilir olması özelliklerinden hareketle, MEB, bilgisayar ve televizyon gereksinimi olan öğrencilerin ihtiyacını karşılaması gerekmektedir. Çalışmak durumunda olan, özellikle kırsal bölgelerde bulunan öğrenciler, uzaktan eğitimden yeterince yararlanamamaktadır.Yoksul aileler çaresizce süreci izliyor, sanal ortamlara, televizyondan eğitime hiç hazır değiller. Yoksun, eğitim düzeyi görece daha düşük aileler hiçbir şey anlamamış bulunuyor. Çocuklar da bu derslerde öğretmen ve aile desteği almadan bir şey anlamıyor. Bu süreç sonunda zümre ve sınıf farklılaşmaları daha da artacak gibi gözüküyor. Eğitimli aile çocukları daha avantajlı hale gelecek, yoksul çocuklar okullardan daha da kopacak. Bilgisayarı olmayan, internet bağlantısı bulunmayan evlerde öğrencilerin EBA kullanımı mümkün olmamaktadır. Öğretmenler ve özellikle de yoksul ve yoksun veli ve öğrenciler için bu sürece aktif katılımlarını sağlayacak donatılarla, bilgisayar ve internet altyapısı ile donatılmalı.
- Ders içerikleri, sunuş şekli ve hızı hala uzaktan eğitimden beklenen fayda ile uyumlu değildir. İçerik düzeltilmeli, zenginleştirilmeli ve diyalog kanalları güçlendirilmelidir. EBA’da aynı videonun sürekli tekrarlanması, derslere günün her saatinde erişilememiş olması sürekli veli ve öğrencilerin tarafından dile getirilmektedir.
- Özel okullar kendi sanal gruplarını oluşturuyor, Sosyoekonomik farklılaşma okullar arasındaki farkla daha da belirginleşecek. Okul olmayışının boşluğunu, diyalog boşluğunu özel okullar ve kolejler kendi alt gruplarını ve interaktif destek ağlarını oluşturmaya başlayarak kendileri için avantaja dönüştürmeye çalışıyor.
- YÖK Eğitim-Öğretim Dairesi Başkanlığı tarafından 31 Mart 2020 tarihinde üniversitelere gönderilen acil bir yazı ile alınan kimi kararlar iletildi. Bu kararlardan birincisi, bulunduğu yerde İnternet bağlantısı veya bilgisayar temininde yaşanan sorunlardan dolayı uzaktan eğitim almakta güçlük çeken öğrencilere kayıt dondurma hakkının verilmesi ile ilgiliydi. Ön lisans, lisans ve lisansüstü öğrencilere tanınan bu haktan dolayı kayıt dondurulan sürenin azami süreden sayılmayacağı da söz konusu yazıda ifade edilmekte. Sosyal devletin görevi eşit olmayanı, ihtiyacı olanı desteklemek ve mağduriyet yaşanmasını engellemektir. Öğrencilerin mezun olacağı süreyi etkileyecek, eğitim yaşantısını belirleyecek bir kararın bu şekilde alınmasını doğru bulmuyoruz. Ekonomik olanakları olmayana “seneye gel” demek yerine bu öğrencilere uygun koşulların ve olanakların sağlanması gerekmektedir. Tek bir öğrencinin dahi yokluktan kaynaklı kayıt dondurmasının açıklanabilir bir tarafı yoktur.
- Öğretmenlerin istekleri dışında görevlendirilmesi.
ÖĞRETMENLERİN GÖREVLENDİRİLMESİNE TEPKİ
Mülki amirler tarafından, öğretmenler resen ve zorunlu olarak, “Vefa Gruplarına” görevlendirmeler yapılmaktadır. Yönetici ve öğretmenlerden oluşan ekiplerin PTT Şubelerinden çektikleri yardım paralarını, evleri dolaşarak dağıtmaları istenmektedir. Öğretmenlerin mesleki formasyonuna ve uzmanlık alanlarına uygun olmayan mutemetlik gibi işlerde görevlendirilmelerinden toplumsal fayda beklemek gerçekçi değildir. Öğretmenlerin sağlıkları açısından sorun oluşturabilecek her tür girişimden kaçınılmalı, yapılacak tüm görevlendirmeler uzmanlık temelli ve isteğe bağlı olarak yapılmalıdır. Teknolojinin bu kadar geliştiği bir dönemde, yardım paraları tüm yurttaşların hesabına doğrudan yatırmak yerine, bu paranın eğitim çalışanlarına dağıttırılması kabul etmemiz mümkün değildir.
- Eğitim kurumlarında çalışan memur, teknisyen ve yardımcı hizmet alanında çalışanlar ile ilgili keyfi uygulamalar.Eğitim yöneticileri, keyfi olarak çalışanlar mazeret bildirdiği halde mazeretlerini kabul etmeyerek sağlık raporu için hastaneler yönlendirmektedir.
- Özel öğrenci yurtlarında barınmakta
Özel öğrenci yurtlarında barınmakta olan öğrenciler üniversiteler kapalı olduğu için evlerine dönmek durumunda kalmıştır. Ancak, öğrenciler oluşan olağanüstü durum ve salgından kaynaklı yurtları boşaltmalarına rağmen, yurt sahipleri normal zamanlara göre ücret talep etmektedir. Konu ile İlgili kendisinden görüş istenen MEB Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü ise mevzuatı hatırlatarak, buna göre işlem yapmanın uygun olduğunu ifade etmiştir. MEB’in bu görüşü acilen değiştirmesi ve öğrenciler için mağduriyet oluşturan bu duruma müdahale etmesi gerekmektedir. Olağanüstü bir dönemde olağan dönemin işleyişini sürdürmek kamu yararı açısından doğru değildir.
- Ücretsiz izin, çalışanlara yasalarla verilmiş bir haktır
Aylıksız izinde olan çalışanların göreve geri dönmek istemesini sadece ücret ödememek için kabul etmemeyi hukuken de, etik olarak da anlamamız ve kabul etmemiz mümkün değildir. Bir MEB çalışanının göreve başlaması nasıl bir zafiyet oluşturabilir, anlamak mümkün değil. Ücretsiz izin, çalışanlara yasalarla verilmiş bir haktır. MEB çalışanlarının bu hakkı hangi koşullarda, nasıl kullanacakları ilgili mevzuatla belirlenmiştir. Çalışanların ücretsiz izinden görevlerine dönmek istediklerinde yapmaları gereken de yine MEB mevzuatında açık olarak düzenlenmiştir. Okulların kapalı olduğu dönemde ücretsiz izinden göreve dönmek isteyenlerin başvurusu, MEB işleyişinde olmayan “kötü niyet” ölçüsüne göre değerlendirilmekte ve çoğunluğu reddedilmektedir. MEB’i yürürlükte olan mevzuatı uygulamaya çağırıyoruz.
- Ek ders ücreti ödemeleri
28 Mart 2020 tarihinde, öğretmenlere kimi ödemelerin yapılmaması için, MEB tarafından bazı faaliyetler durdurulmuştu. 01 Nisan 2020 yayınlanan yeni bir yazı ile bazı faaliyetler durdurulan faaliyetler kapsamından çıkarılarak, meslek liselerinde çalışan arkadaşlarımızın mağduriyeti kısmi de olsa giderilmiş oldu fakat mağduriyet tam olarak giderilmemiştir. Meslek lisesi öğretmenleri için geri adım atılmasını olumlu bulmakla beraber, ortada bütünlüklü bir çözüm olmaması ve öğretmelere ödenmesi gereken ücretler eksiksiz ödenmediği için bizim açımızdan sorun devam etmektedir. Ek ders ücreti ile ilgili bir başka tezat oluşturan uygulama da MEB’in, bir taraftan okullara gönderdiği yazı ile öğretmenlerin öğrencileri araması ve psikolojik destek vermesi ve bunu rapor edilmesi istemiş, diğer taraftan bu rehberlik çalışmaları için size ek ders ücret ödemiyoruz demiştir. Bu yanlış uygulamadan vazgeçilmelidir.
- Bağış yapmaya zorlanılamaz
Mağdur kesimlere destek, sorunların çözümü için kaynak beklerken, 30 Mart 2020 tarihinde bağış kampanyası başlatılmış, okullara “iban” numarasını gönderilerek, çalışanlardan bağış istenmeye başlanmıştır. Yardım kampanyasının başlamasının hemen ardından, okul iletişim gruplarına okul müdürleri kampanyaya katılımla ilgili zorlayıcı mesajlar atılmıştır. Yardım kampanyaları gönüllü olarak yürütülür, hiç kimse veya hiçbir makam bağış yapmaya zorlayamaz. Her kademedeki eğitim yöneticilerinin yardım kampanyasına katılım konusunda zorlama yapmaması gerektiğini bir kez daha ifade etmek isteriz.
- “Gökkuşağı” çizme
İçerisinden geçilen zor günlerde, özellikle çocukların bu dönemden etkilenmemesi için pek çok etkinlik planlanmakta ve uygulanmaktadır. Bu etkinliklerden bir tanesi de çocukların, evde kalanın sadece kendisi olmadığını, yalnız olmadığını düşünmesi için geliştirilen “Gökkuşağı” çizme ve evin penceresine asması etkinliğidir. Bu kadar masum ve iyi niyetli bir etkinliği dahi algılamakta güçlük çeken zihniyet hızlıca devreye girmiş ve okul müdürlerinin okul iletişim gruplarına mesajlar atarak, öğretmenlerden bu etkinliğe engel olunmasının istenmesini sağlamıştır. Yapılanın öncelikle bir nefret suçu ve ayrımcılık olduğunu, toplumun bir kesimini hedef göstermek anlamına geldiğini ve bunu kabullenmemizin mümkün olmadığını belirtmemiz gerekir. Ayrıca, öğretmenlerin bu şekilde baskı ve kontrol altına alınmaya çalışılmasını da doğru bulmadığımızı ve konunun takipçisi olacağımızın bilinmesini kamuoyu ile paylaşırız.
- Türkiye’den sadece Eğitim Sen’in üyesi olduğu Eğitim Enternasyonali, salgına karşı gözetilmesi gereken temel ilkeleri yayınladı. Hükumetlere ve karar vericilere, süreci eğitim sendikaları ve örgütleri ile beraber sürdürme çağrısı yapıldı. Bu çağrılar, dikkate alınarak hareket edilmelidir.
- UNESCO tarafından koordine edilen, MEB’in de dâhilolduğu Eğitim Bakanlıklarının, Eğitim Enternasyonali’nin ve pek çok uluslararası eğitim örgütünün üyesi olduğu “Uluslararası Öğretmen Görev Gücü”, salgından etkilenen öğretmenlerin desteklenmesi (#SupportTeachers) için bir kampanya başlattı. Yapılan açıklamada kampanya ile ilgili salgından 5 Milyardan fazla öğrenci ve 63 Milyon öğretmenin etkilendiği belirtilerek, Devletlere, resmi ve özel eğitim sağlayıcılara, tüm bileşenlere çağrıda bulunuldu:
- İstihdamı ve ücretleri koruyun.
- Öğretmenlerin ve öğrenenlerin sağlık, güvenlik ve refahını önceleyin.
- Öğretmenleri Covid19 ile ilgili alınacak eğitim önlemleri kararlarına dahil
- Yeterli profesyonel destek ve eğitim sağlayın.
- Eğitim alanında alınacak önlemlerin merkezinde “eşitlik” olsun.
- Yardım önlemleri ile ilgili kararlara öğretmenleri dâhil
PİRHA/ANKARA
Yoruma kapalı.