PİRHA – Dersim Dernekler Federasyonu, Dersim Belediye Başkanı Fatih Maçoğlu ile birlikte Kaz Dağları’ndaki Su ve Vicdan Nöbeti’ne katıldı. Yapılan açıklamada, “Tüm Türkiye, hatta tüm dünya gibi ülkenin öbür ucunda benzer saldırılara maruz bırakılan Munzur mücadelesi de, Alamos Şirketi’ne verilen lisansla başlatılan bu doğa katliamını, katliama karşı ortaya koyduğunuz direnişinizi biliyor ve yakından izliyor” denildi.
Dersim Dernekler Federasyonu, Dersim Belediye Başkanı Fatih Maçoğlu ile Kaz Dağları’nda yapılan Su ve Vicdan Nöbeti’ne katıldı.
Maçoğlu, burada yaptığı açıklamada, Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir belediyelerine kayyım atanmasına değinerek, halkın iradesinin gasp edildiğini söyledi.
Kaz Dağları’nda yaşanan durumu bir parasal mesele ya da rant olarak görmemek gerektiğinin altını çizen Maçoğlu, “Buradaki tarihe bakmak lazım. Hayvanlara, yaşama bakmak lazım. Buradaki ağaçların altındaki insanların duygularına bakmak lazım. Burada kesilen her ağacın aslında gelecekteki çocuklarımızın yaşamını gasp olarak görmek lazım” dedi.
Maçoğlu, “Bugün Hasankeyf’te yapılan tarihin üzerinde kendisini var edenlerin tarihini yok etmektir. Tarihleri yok sayanlar aslında gelecekteki insanların yaşamını yok sayıyor. Bugün Cerattepe’de, Kaz Dağları’nda, Munzurlardaki durum tam da buna tekabül ediyor” diyerek sözlerini tamamladı.
“BU BİR İRADE GASPIDIR”
Dersim Dernekler Federasyonu’nun açıklamasında şu ifadeler yer aldı:
“Kirazlı ve Çanakkale halklarının iradesi dünyanın gözleri önünde gasp ediliyor. Evet, bu toplum iradesinin, bir halkın, yöre halkının güçlü itirazının yok sayılmasıdır bu bir iradenin gaspıdır.
Tıpkı Munzur Dağları’nın madenciliğe açılmasıyla Orayı Baraj/HES ler ile sular altında bırakma planları, Dersim’de yaşayan halkın iradesinin gasp edilmesi gibi.
Tıpkı Hasankeyf’te binlerce yıllık tarihin gömülmesiyle yöre halkının kendi tarihine ve kültürüne sahip çıkma iradesinin gasp edilmesi gibi.
Millet Parkı bahanesiyle talana açılmak istenen Salda Gölü, JES lerle ranta açılmak istenen Ege kasabaları, madenlerle yok edilmek istenen Murat Dağı, Fatsa-Ünye, Kütahya-Uşak ve niceleri… Halkların yaşam alanları ülkenin dört bir yanında gasp ediliyor.
Tıpkı işçi sınıfının, toplu sözleşmelerde “çoğunluğu temsil eden” sendika eliyle azınlıkta kalanların iradesinin gasp edilmesi, fakat sonuçta azınlıkla birlikte çoğunluğun da, yani tüm işçi sınıfının insanca yaşama iradesinin gasp edilmesi gibi.
Tıpkı, Van, Mardin ve Diyarbakır illerinin seçilmiş belediye başkanlarının zorla görevden alınması ve yerlerine Kayyım atanması sonucunda bu üç ilin halklarının iradesinin gasp edilmesi gibi.
Türkiye halkları tarihin hiçbir döneminde bu derece yok sayılmamış, bu kadar ağır irade gasplarına tanıklık etmemişti.
Öte yandan, bu saydığımız irade gasplarının hepsi tek merkezden yönetildiği halde, bu saldırılara karşı örülen mücadeleler ayrı ayrı, çoğu zaman birbiriyle ilişkisiz ve dolayısıyla yalnız. Bu da egemen gücün bilinçli bir stratejisi. Bizleri kimi zaman coğrafi uzaklıklar, kimi zaman saldırı biçimlerinde farklılaşma, kimi zaman iş vaadiyle kandırma taktikleri ve kimi zaman da etnik farklılıklarımız üzerinden bölüp, hedeflerine kolayca ulaşıyorlar.”
“MUNZUR VE KİRAZLI’DAKİ TALAN AYNIDIR”
Hiçbir doğa talanı, bir emek sömürüsü hedefi olmadan gerçekleşemeyeceği belirtilen açıklama şöyle devam etti:
“Sermayenin, şirketlerin hedefi ağaç kesmek, toprakları çoraklaştırmak, börtü böceği yersiz yurtsuz bırakmak, su kaynaklarını kurutmak veya insanları zehirlemek değildir. Tüm bunlar sadece daha fazla kar etme hırsından. Yer altı kaynaklarına el koymayı amaçlarken, emeğin sömürüsü de en üst düzeye çıkmaktadır. Tıpkı Soma ve Ermenek de yaşandığı gibi. İşte bu nedenle işçi sınıfının insanca yaşama iradesinin gaspı ile Kirazlı’daki talan bir ve aynıdır.
Benzer şekilde, Kirazlı’da yapılacak bir kimya madenciliğinin en zehirli atıkları sadece Çanakkale halkının ya da Kaz Dağları’nda yaşayan yer üstü ve yer altı canlılarının yaşamını değil tüm ülkenin, hatta bazı durumlarda tıpkı Çernobil’de gördüğümüz gibi pek çok ülkedeki canlı yaşamı tehdit eder. İşte bu nedenle Munzur Dağları’nın madencilik faaliyetine açılması ile Kirazlı’daki talan bir ve aynıdır.”
PİRHA/DERSİM
Yoruma kapalı.