Alevi Haber Ajansi

‘Maden projeleri ile Dersim coğrafyası bozulup insansızlaştırılıyor’-VİDEO

PİRHA- Munzur Dağları’nın tamamının maden sahası ilan edilmesinin ardından Munzur Gözeleri’ni de içine alan Munzur Milli Parkı’nın bir bölümünde bir şirkete maden arama ruhsatı verilmesine dair PİRHA’ya konuşan Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, “Üreticinin elde edeceği artı değeri ve ülke ekonomisine katkısından ziyade çeşitli firmalar, büyük şirketler ve yabancı ortaklıklarla bu doğayı onların emirlerine sunma projesidir. Art niyetlidir, kasıtlıdır. Burayı barajlarla, maden ocakları ile nasıl yok ederim diye bir çabanın içine giriliyor” dedi.

Munzur Vadisi Milli Parkı’nın bir bölümünü de kapsayan 43 bin 350 hektarlık alanın maden sahası olarak belirlenmesi ve maden arama ruhsatı verilmesine tepkiler sürüyor. Konuya ilişkin bir tepki de Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül‘den geldi. Sarıgül, uygulanmak istenilen projenin toplumun inancı, kültürü ve doğasına uygun olmadığının altını çizerek, bölgenin bu projeler ile insansızlaştırılmaya çalışıldığına vurgu yaptı.

“DOĞA, BÜYÜK ŞİRKETLERİN EMRİNE SUNULUYOR”

1994 yılı öncesi Ovacık nüfusunun 20 bin olduğuna ve küçük baş hayvancılık başta olmak üzere üretim ağının geliştiğine dikkat çeken Sarıgül, 1994 sonrası 67 köyden 35’inin direkt boşaltıldığını, 14 tanesinin sadece muhtarlık düzeyinde kaldığını ifade etti. Sarıgül, “Üretimsizliğin verdiği krizler insanın yaşamını tehlikeye sokacak düzeye doğru gidiyor. İnsanların bu kasabada üretime dahil olmasına rağmen burada destek programı açıklamaları gerekirken sürekli üretimden uzaklaştırıcı, tarıma dair hiçbir projenin olmadığı, tam tersi sanayi, baraj ve maden gibi çalışmaların göz önünde tutulması var. Buradan şu çıkıyor; üreticinin elde edeceği artı değeri ve ülke ekonomisine katkısından ziyade çeşitli firmalar, büyük şirketler ve yabancı ortaklıklarla bu doğayı onların emirlerine sunma projesidir. Art niyetlidir, kasıtlıdır. Vatanın bir karış toprağını kimseye vermeyiz derler. Öyle ise burası da vatan. Buranın tek bir çakıl taşını suyun altında bırakmamalıyız. Bir tek ormanını madene feda etmemeliyiz” diye konuştu.

“PROJELER KÜLTÜRÜMÜZE, DOĞAMIZA UYGUN DEĞİL”

Dersim’in Ovacık ilçesinde yer alan ve yöre halkı tarafından kutsal sayılan Munzur Gözeleri’nin turizme açılması için hazırlanan projeye de değinen Sarıgül, “Maalesef bizim ülkemizde turizm kavramı ise ‘orada nasıl inşaat, ne kadar yol yapabiliriz’e gidiyor” dedi. İnsanların doğasına, kültürüne ve inancına hizmet eden projelere açık olduğunu, ancak bu projenin bunları karşılamadığını dile getiren Sarıgül şunları vurguladı:

“Bir yeri turizme açmak demek orayı güzelleştirmek, dokusunu korumak ve en iyi düzeyde hizmet edebileceği düzeye getirmektir gibi algılanır. Maalesef bizim ülkemizde turizm kavramı ise ‘orada nasıl inşaat, ne kadar yol yapabiliriz’e gidiyor. Ovacık ziyareti zaten bütün insanların ziyaretine açık. Turizm insanların gidip görüp geldiği yerdir. Ovacık Gözeleri zaten sit alanı ve orada bir alt yapı yapamazsınız. Mevcut bir proje var ve biz bu projeye karşı değiliz. Aslında algıyı tersten kendileri oluşturuyorlar. Sanki her şeye karşıyız gibi algı yaratıyorlar. İnsanların doğasına, inancına hizmet eden yeniliklere bu halk açıktır. Bizler için bir ibadethanedir. Teknik kısmı bizi aşan bir olay ama sosyal kısmı bizim tam da içinde olduğumuz durumdur. Sosyolojik bir çalışma yapılsın ki proje halka hitap etsin. Proje görsel açıdan hiçbir değeri olmayan, mevcut yerin tamamen olduğundan farklı gösteren bir proje. Bizi ikna etmiyor. Önerimiz de şudur; Valilik, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Kaymakamlık, Ovacık Belediyesi, sivil toplum örgütleri, inanç kurumları, köy derneklerinden oluşacak bir meclisle birlikte uzun vadeli bir istişare ile bu projeyi tüm sıkıntılarından arındırıp hayata geçirelim. Orayı iyi ve temiz görmek istiyoruz. Ama her şeyden önce orayı temiz ve iyi görmek bir maliyet gerektirmez. Oranın yetki alanı Ovacık Belediyesi’ne devredilir ise pir u pak edilir, insanların hizmetine açılır.”

“BU NEYİN HIRSIDIR, DOĞA VE İNSANA KİN VAR”

“Burayı barajlarla, maden ocakları ile nasıl yok ederim diye bir çabanın içine giriliyor” diyen Sarıgül doğa ve kültüre uygun turizm ile gelecek gelirin maden ve barajlardan kat be kat fazla olduğunu hatırlattı. Doğanın kendilerine yettiğini sözlerine ekleyen Sarıgül, Dersim coğrafyasının tarumar edilmeye çalışıldığının altını çizerek doğaya ve insana karşı bir kinin geliştiğine dikkat çekti. Sarıgül, sözlerine şöyle devam etti:

“Bu doğa bize yeter. Her tarafını tarumar edip, bir sonraki nesle hiç bir şey bırakmamak neyin hırsıdır, doğa ve insana kindir. Madenlerin tamamı bu kaynak sularının üzerinde. Ne olursa olsun her tarafı kirletecek. Savaş atıkları sonra boş kalmış, çatışmaların yaşanmadığı bir sürü bakire toprak var. İlaç ve çeşitli alanlarda kullanılabilecek bitki örtüsüne sahip iken bunu korumak, zarar verene müdahale etmek yerine barajlar, madenler yapılıyor. Ters laleyi kökünden alıp deneme yapmayı düşünen bir insanı hain ilan ediyorsunuz. Burada yetişiyor ise bir yerde çoğaltayım maksadı ile almış. Kişi burada çıkan yangınlarda en önde koşan adam. Buna dağlar kadar ceza kesiyorsunuz. Diğer tarafta ise dağlarınızı indiriyorlar, içerisinde bir tane ters lale değil binlercesi var. Bunları yok ediyorsunuz ve ceza kesmek, engel olmak yerine ruhsat vererek, teşvik ederek önünü açıyorsunuz.”

“AMAÇ COĞRAFYAYI BOZUP, İNSANLARI UZAKLAŞTIRMAK”

Sarıgül, Dersim coğrafyasının bu projeler ile insansızlaştırılmaya çalışıldığını kaydetti. “Maden, sanayi projeleri ile aynı zamanda yöre halkının bir kısmına artı değer yaratarak sessizlik yaratmak ve kapitalizmin tam da o özüne uyan az masraf ile çok iş yapma hamlesi olarak görüyoruz” diye vurgulayan Sarıgül son olarak şunlara dikkat çekti:

Dersim insanı kendi doğasına yüksek bir aidiyet ile bağlı. Doğaya karşı yapılan saldırılara tepkisel gücü yüksektir. Burada yapılmak istenen şey doğaya zarar veriyorsa bu halk karşı gelir. Bu halkın coğrafyasını bozup, buradan uzaklaştırmak isteniyor. Bu coğrafyanın nimetlerini kendi rantları ile birleştirip bizi de hiçbir şeye ortak etmemek kaydı ile böyle bir hayalleri var. Bir ırkı, kökü, dili değiştirmek çok uzun zamanlar almıyor. Bakmışsın ki 40-50 yılda coğrafyanın yaşam şekli tamamen değişmiş. Bölge insanı teknolojiyi, kitle iletişim araçlarını ve ekonomik koşulları devletler gibi hızlı kullanamıyor. Dolayısıyla kendi öz savunmasını oluşturur iken o kadar hızlı çözümler de üretemiyor. Devletler o gücün verdiği imkan ile bir adım önde gidiyorlar. O dönemin adı koluna bir silah alıp bir insanı vurmak, süngülemek ve şuradan atmakla çözülüyordu. Şimdi bir düğmeye basıp bir coğrafyayı yok ediyorsunuz. Kapitalist anlayışla bir yerde binlerce insanın ölümüne göz yumulabiliyor. Diğer tarafta o ölümü yaratanlar sosyal proje yaratarak kamuoyu önüne çıkıyorlar. Sanki orayı herkesten daha fazla koruyorlarmış gibi. Maden, sanayi projeleri ile aynı zamanda yöre halkının bir kısmına artı değer yaratarak sessizlik yaratmak ve kapitalizmin tam da o özüne uyan az masraf ile çok iş yapma hamlesi olarak görüyoruz.

PİRHA/DERSİM

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak