PİRHA-1987 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan Nemrut Dağı, şimdilerde ziyaretçi akınına uğruyor. Uzun bir yol ve zorlu bir tırmanıştan sonra zirveye varan ziyaretçiler hayranlıkla hemen fotoğraf çekmeye başlıyorlar.
Adıyaman’ın Kahta ilçesinde 2150 metre yükseklikte yer alan Nemrut Dağı, 2 bin yıllık bir kültürel zenginliğe sahip. Milattan önce 1’inci yüzyılda Nemrut Dağı ve çevresinde kurulan Kommagene Krallığı 141 yıl boyunca bu bölgede hüküm sürmüş, milattan sonra 72 yılında da Roma hakimiyetine girmiştir. Nemrut Dağı üzerinde bulunan tarihi eserler Kommagene Krallığı’na aittir. 1881 yılında bölgede yol yapımında çalışan Alman mühendis Karl Sester, eserlerin üzerindeki Grekçe yazıları çözüp bu heykel ve eserlerin Kommagene Krallığı’na ait olduğunu ve kral 1’inci Antiochos’un emriyle yapıldığını keşfetmiştir. Kommagene Kralı I. Antiochos’un tanrılara ve atalarına minnettarlığını göstermek için yaptırdığı mezarı, anıtsal heykelleri ve benzersiz manzarası ile Helenistik Dönemin en görkemli kalıntılarından birisidir. Anıtsal heykeller doğu, batı ve kuzey teraslarına yayılmıştır. Doğu terası kutsal merkezdir ve bu nedenle en önemli heykel ve mimari kalıntılar burada bulunmaktadır. İyi korunmuş durumdaki dev heykeller kireç taşı bloklarından yapılmıştır ve 8-10 metre yüksekliktedir.
1987 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan Nemrut Dağı, şimdilerde ziyaretçi akınına uğruyor. Gün batımını izlemek için gelen ziyaretçiler önce patika gibi merdivenlerden oluşan bir yoldan dağa tırmanıyor.
Zirveye yaklaştıkça yol daha da dikleşiyor ve bazı yerlerde merdiven kayboluyor. Zorlu bir tırmanıştan sonra zirveye varanların çoğu hemen fotoğraf çekmeye başlıyor. Türkiye’nin birçok ilinden Nemrut Dağı’nı görmek için tek başına, arkadaşlarıyla, ailesiyle, sevgilisiyle birlikte gelenler haliyle güneşin batışını da izlemeden dağdan inmiyor.
“TÜRKİYE’DE TARİHE VE KÜLTÜRE YETERİ KADAR ÖNEM VERİLMİYOR”
Nemrut Dağı’na ilk defa gelen 26. Dönem HDP Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan, çok muhteşem bulduğunu söylüyor. Nemrut Dağı’nı. 1. Antiochos ve diğer kralları Nemrut Dağı’na getiren şeyin ne olduğunu düşünmeden edemeyen Aslan, “Benim bildiğim kadarıyla tarihte yükseklik bir avantajdı. Kaleler, kralların evleri hep yükseklerde olur. Düşmana karşı bir avantaj olduğu gibi sağlık ve zeka üzerinde de olumlu bir etkisi var yüksekliğin” şeklinde ifade ediyor. Nemrut Dağı’na çıkınca sanki kanının temizlendiğini, rahatladığını hissettiğini söyleyen Aslan, bu tarihi mekanların gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için korunması gerektiğine dikkat çekiyor. Türkiye’de tarihe ve kültüre yeteri kadar önem verilmediğini üzülerek belirten Aslan, şöyle devam ediyor konuşmasına:
“Avrupa kentlerinde küçük bir taş olsa hemen vitrine alıp koruyorlar, üzerine gerekli bilgilendirmeleri yapıyorlar. Düşünün burası 1987’de Dünya Kültür Mirası’na kazandırıldı. Yani çok geç bir tarih aslında. Bunun gibi Türkiye’de birçok yer var daha Dünya Kültür Mirası’nda da yer almıyor, örneğin Hasankeyf. Bu anlamda inşallah tarihi ve kültürel bilinç yükselir ve ona göre de adımlar atılır.”
Doğal tabiat içinde insanın manevi olarak dünyadaki keşmekeşlikten arındığını ifade eden Aslan, herkese Nemrut Dağı’na çıkmayı tavsiye ediyor.
İLKOKUL HAYALİNİ GERÇEKLEŞTİRMENİN MUTLULUĞU
İlkokul birinci sınıftan beri Nemrut Dağı’na çıkmayı hayal eden Dilek Yıldız da eşi ve kızıyla birlikte Nemrut Dağı’na çıkarak hayalini gerçekleştirmenin heyecanı içinde.
“Hep kitaplarda ve televizyonlarda gördüğümde içim gidiyordu. ‘Ah diyordum ben de bir gitsem” diyen Dilek Yıldız, tam Nemrut Dağı’na gelirken yolda arabalarının bozulduğunu, bunun üzerine ‘Eyvah yine göremeyeceğim’ diyerek üzüldüğünü anlatıyor. Yolda bir rehbere rica ederek buraya kadar geldiklerini söyleyen Dilek Yıldız, Nemrut Dağı’nı çok beğendiğini, çok değişik bir atmosferinin olduğunu ve onca yolu gelmesine değdiğini de ekliyor.
“ŞU ANDAKİ TEKNOLOJİYLE BİZ HALA DÜŞÜNEMİYORUZ”
Dilek Yıldız’ın eşi İsmet Yıldız ise heykellere hayranlıkla bakarak şunları ifade ediyor:
“O zamanki teknolojiyle buraları yapmaları, buralara çıkmaları, bu taşları getirmeleri veya bu heykelleri yapmaları yani şu andaki teknolojiyle biz hala düşünemiyoruz, tasarlayamıyoruz, kıyaslayamıyoruz. Ama inanıyorum ki onlar teknoloji olarak bizlerden çok daha ilerideydi. Dünyanın sayılı harikalarından biri. Türkiye’de yaşayan herkesin gelip görmesini isterim.”
“YÜZLECE KEZ ÇIKTIM YÜZLERCE KEZ YİNE ÇIKACAĞIM”
Fotoğraf çekmek için yüzlerce kez Nemrut Dağı’na çıktığını söyleyen Adıyaman Fotoğraf Yolcuları Derneği Başkan Yardımcısı Musa Gürbüz de Nemrut Dağı’nın farklı bir enerjisi olduğuna inandığını belirtiyor. Nemrut Dağı’na her çıkışında rahatlamış olarak geri döndüğünü söyleyen Gürbüz, belki yüzlerce kez yine Nemrut Dağı’na çıkacağını ekliyor.
“HER İNSANIN AYAĞI OLMAK ZORUNDA DEĞİL”
İnsanların Nemrut Dağı’na çıkarken çok zorlandıklarına dikkat çeken Gürbüz, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Her insanın ayağı olmak zorunda değil. Ayağı olmayan insanlar buraya nasıl çıkacak? Bunun için buraya bir teleferik kurulması şart bence. Teleferik ekonomik sebeplerle kurulmuyor. Bir de Adıyaman’ın siyasetçileri bana göre sanki istediğini alamayan ya da almak istemeyen, meclise gittikten sonra ‘koltuğuma yapışayım da memlekete ne olursa olsun’ diyen insanlardan seçiliyor. Muhtemelen bundan kaynaklı da yapılmıyor. İnsanlar dünyanın her yerinden buraya geliyorsa özellikle buranın ulaşımıyla ilgili bir teleferik kurulmalı. Kurulduktan sonra da çok kısa bir sürede kendi kendini finanse edeceğine inanıyorum. Buraya yılda bir milyon insan geliyorsa teleferik kurulduktan sonra muhtemelen bu sayı ikiye, üçe katlanacak.”
Suay ABAK/Mustafa YÜKSEL
ADIYAMAN
Yoruma kapalı.