Alevi Haber Ajansi

Alevilikte cemal nedir? Cem nasıl olunur? Veliyettin Ulusoy yazdı

PİRHA- Hacı Bektaş Veli Dergahı Postnişini Veliyettin Ulusoy, cemal ve cemi yazdı. “Cemâl insanı bir bütün olarak yansıttığı gibi gizler de. İnsanı bir bütün olarak yansıtır. Toplumsal yaşam alanındaki siluetimizdir. Başka bir yönü ile bedenimizin bütün çıplaklığı ile dışa vurduğu ve görünürlüğümüzün ete kemiğe bürünmüş en net halidir” diyen Ulusoy, “Bizler bu cemâl ile cem oluruz. Mekân içinde meydan, meydan içinde cem kurup, dem süreriz. Cemâl cemâle bu anda geliriz” ifadelerini kullandı.

Hacı Bektaş Veli Dergahı Postnişini Veliyettin Ulusoy, cemal ve cemi yazdı. Serçeşme Dergisinin 46. sayısında da çıkan yazıda Ulusoy, “Cemâl insanı bir bütün olarak yansıttığı gibi gizler de. İnsanı bir bütün olarak yansıtır. Toplumsal yaşam alanındaki siluetimizdir. Başka bir yönü ile bedenimizin bütün çıplaklığı ile dışa vurduğu ve görünürlüğümüzün ete kemiğe bürünmüş en net halidir” dedi. 

“CEMAL İNSANI YANSITTIĞI GİBİ GİZLER DE”

Ulusoy, cemali şöyle anlattı:

“Cemâl insanı bir bütün olarak yansıttığı gibi gizler de. İnsanı bir bütün olarak yansıtır çünkü mutluluğu, endişeyi; hayranlıkları, tuhaflıkları; sevinci, solgunluğu; girişkenliği, utangaçlığı; iyiliği, kötülüğü; tatlıyı, acıyı; yakınlığı, uzaklığı; hasreti, özlemi; benzerlikleri, ayrılıkları, umudu, tükenmişliği; hoşnutluğu, keyifsizliği; güler yüzlülüğü, somurtkanlığı; nuru, narı; rahatlığı, kaygıyı; samimiyeti, güvensizliği; içtenliği, geçiştirmeyi vb. birçok öğeyi aynı anda, mekânda ve demde görmek mümkündür. Cemâl bütün bunları açığa vurduğu gibi gizler de fakat gizlenen büyük ölçüde alın ve yüzdeki çizgilere yansır. Örneğin kişinin bilgeliği, kâmilliği, olgunluğu, turablığı, yaşadığı acılar, kırgınlıklar, dargınlıklar gönül dediğimiz derya içinde kendine yer bulsa da cemâl üzerinden açığa vurur. Çünkü insanın cemâli insan gönlünün aynasıdır. Gönülden gelen, kaynayan ne ise cemâl üzerinden açığa vurulan da gizlenen de odur.

“CEMAL, TOPLUMSAL YAŞAM ALANINDAKİ SİLUETİMİZDİR”

Cemâl; toplumsal yaşam alanındaki siluetimizdir. Başka bir yönü ile bedenimizin bütün çıplaklığı ile dışa vurduğu ve görünürlüğümüzün ete kemiğe bürünmüş en net halidir. İnceliğin, nezaketin, zarâfetin, saygınlığın, kendimiz dışında olanlar ile ilişkilerin, onurumuz ve haysiyetimizin, toplumsal kabulümüzün, saygı ve değerimizin; “kabalığımızın”, “kin” altında ezilmişliğimizin, “benliğimizin” içindeki bitkinliğimizin, “kibrimiz” ve “nefretimiz” ile ötekileştirdiklerimizin yani çıplak gözle ile görünmeyen iç yüzümüzün görümü ve her an yüz yüze geldiğimiz fakat bakmaya pek de cesaret edemediğimiz “anlı şanlı” çehremizdir. Bu ikilemde “ne demeli?” sorusunun yanıtı “bilmem” olur. “Bilmem” denilen ise engin gönlümüzde hiçbir şey olur.”

Alevilerin bu cemal ile cem olduğunu belirten Veliyettin Ulusoy, “Mekân içinde meydan, meydan içinde cem kurup, dem süreriz. Cemâl cemâle bu anda geliriz. Gönlümüzdeki deryadan dilimiz ile meydana dökmek istediklerimizi kıyıya vurmaya çalışırız. O anda kendimiz oluruz, cemâlimiz bedenimizi bir bütün olarak dışa vurur; aşkımız da faskımız da meydana dökülür” ifadelerini kullandı. 

Ulusoy yazısına şöyle devam etti:

“Eşikten dışarı, cem anı dışında; bir önceki cemin birlenmesinden itibaren hayatımızda, ilişkilerimizde, gündelik yaşamın akışında ne var ise omzumuza aldığımız yükü meydanda, cem erenlerinin huzurunda meydana dökeriz. Dostun gül cemâli sefamız olur; zahmeti, tek başına kaldırmayacağı yükü ise hepimizin cefası olur ve el birliği, gönül dirliği ile paylaşılır. Bir başka deyiş ile söylenen kelam, lokmalar, yapılan hizmetleri paylaşmak ne kadar hak ise; zahmeti paylaşmak da bir o kadar hak olur ve ancak o anda içimiz dışımız aynı ve bir olur; cemâl cemâle cem meydanında gönlümüz bir olur. İşte bu demde üryan büryan halimiz ile kendimiz oluruz; kendi eksik noksanımızı da bu anda görürüz. Ve dostlarımız cemâli ile bize ayna olur eksiğimizi tamama erdirir, kusurumuzu örter, noksanımızı paylaşır. Cem halimizdeki bu an ve dem bizim insan olmaklığımız ile ilgili tecelliyetin cemâle yansımış en halidir. Budur bizim sırrımız ve asla faş edemeyiz. Ne bir fotoğraf makinasıyla, ne bir kamera ile ne de bir telefon ile sırrımızı katı donuk bir hale getiririz çünkü hakikâte giden yol gönülden geçer kameradan değil!”

PİRHA/İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak