PİRHA- Sivas Madımak otelinde yakılarak katledilen Asuman ve Yasemin Sivri kardeşlerin annesi Yeter Sivri PİRHA’ya konuştu. Sivri, “İki çocuğumu katlettikleri yetmiyormuş gibi DGM yargılamaları sürecinde duruşmanın her aşaması bizler için adeta bir zulüm bir işkenceydi” dedi.
2 Temmuz 1993 yılında Sivas Pir sultan Abdal şenlikleri sırasında kaldıkları otel ateşe verilerek yakılan 35 candan Asuman ve Yasemin Sivri kardeşlerin annesi Yeter Sivri PİRHA’ya konuştu.
Yeter Sivri, 2 Temmuz’da kızlarıyla birlikte kendisinin de Sivas’a şenliklere gideceğini ancak Almanya’dan gelen misafirleri nedeniyle gitmekten vazgeçtiğini söylüyor.
Sivri, o günlerde yaşadıklarını şöyle dile getirdi:
“Almanya’dan misafirlerim gelecekti gidemedim. Akşam bir komşumuz haçtan gelmişti onlara hoş geldin ve Allah kabul etsin demeye gitmiştik. Otururken televizyonun altından bir alt yazı geçti. Sivas Madımak otelinde olay oldu diye. Ondan önce Kamber Bey oğlumu aramış, yavaş yavaş olaylar oluyor söyleyin Banaz’a gelecekler gelmesin diye.
Birde Asuman okulda takdirini merak ediyordu. Oğlum takdirini aldı, ama yavrum takdirini duyamadı. Hep takdirle geçen çocuklardı. Büyük Kazım Hacettepe’de Felsefe bölümünde okuyordu. Asumanım ise lise sona geçmişti.”
“KATLİAM SONRASINDAKİ SÜREÇ BİR ZULÜMDÜ, İŞKENCEYDİ”
Komşusundayken televizyondan alt yazı geçtiğini gördüğünü söyleyen Sivri o anları şöyle anlattı:
“Komşuda televizyonda alt yazı geçmişti, Hüseyin amca bir sesini açar mısın dedim, açtı. Tekrar alt yazı devam etti. Sivas’ta olaylar oldu, şu kadar kaybımız var, Serkan Doğan diye isim saydı. O arada ben kalkıp kapıdan çıkıp giderim diyecektim; o arada kapıyı şaşırıp pencereden perdeye dolandım. Beni tuttular. Oradan çıkıp eve geldiğimizde evimizde çok büyük bir kalabalık vardı. Ben, orada bağırmışım hangisi, hangisi diye. Komşular bir şey yok, senin kızların Ali Baba Mahallesi’ne götürüldü dediler.
Biz bir iki gün bekledik. Pek hatırlamıyorum. Ondan sonra duyuldu, çocuklarımı katlettikleri. Allah kahretsin, onları, adı batasıcaları. Ondan sonra cenazelerimiz geldi. Ben şeker hastasıydım. Beni acile götürdüler serumlarla mezarlığa getirildim. Ondan sonraki süreç bir zulüm, bir işkenceydi.”
“ÇOK KÖTÜ MUAMELE GÖRDÜK”
Sanıkların yargılanma süreçlerine değinen Yeter Sivri, “DGM’de yargılandılar hâkimler ve savcılar hiç bir zaman sanıklara bir şey demediler. Her zaman bize hakaretler ettiler. Mahkeme salonuna gidiyoruz, merdivenleri çıkarken polis bir ayağını uzatıyor, başka bir polis yürü yürü diye itekliyor eşimi. Ben de ayağını çek bizi düşüreceksiniz dediğimde dinimize küfrederek sizden ne zaman kurtulacağız, dedi. Bende Allah bizi sizden kurtarsın, sizin gibi kişilerle karşılaştırmasın. Ondan sonra olaylar, mahkemeler, mahkemelerde sanıkların işaretleri, hâkime, savcıya attıkları bozuk paralar, çakmaklar ama yine de zulmü biz görüyoruz. Avukatları bize karşı gülüyorlar. Sanki eğlence eder gibi, sanki biz onların çocuklarını öldürmüşüz gibi. Çok kötü muamele gördük. Bizi ne devlet ne de halkımız kayırdı” diye konuştu.
“BİZİM FELSEFEMİZDE İNSAN ÖLDÜRMEK, İNSAN YAKMAK YOKTUR”
Katledilen kızlarını çok zor şartlarda okuttuğunu belirten Yeter Sivri, “Ben onları tek maaşla ne zor şartlarda okutmuştum. Her zaman büyüklerine karşı saygıyı, küçüklerine karşı sevgiyi öğretmiştim. Bizim felsefemizde insan yakmak, insan öldürmek, karıncayı incitmek yoktur. Nasıl yaptılar, nasıl ettiler” dedi.
“YANANLAR BU ÜLKENİN HALKI DEĞİL MİYDİ”
Sivri, “Dönemin Başbakanı, şimdiki cumhurbaşkanı birkaç kişinin beraatı verilince ‘vatana millete hayırlı olsun’ dedi. Fabrikalar mı yaptı, öksüzleri, açları, çöp toplayanları mı doyurdu da vatana millet hayırlı uğurlu olsun dedi. Onlar onun halkıydı da, Sivas’ta yananlar başbakanın halkı değil miydi? Orada insan ayırdı hala da yapıyor” diyerek tepkisini dile getiriyor.
“Biz isterdik ki bütün devlet yetkilileri haksızların haddini bildirmeliydi, haklılara da hakkını vermeliydi” diyen Yeter Sivri, “Sanıkların çoğu kaçtı. Şu an hapishanede kaç kişi var, kaç kişi yatıyor bilmiyoruz. Kaçanlar lüks arabalarla yabancı devletlerde yakalandılar, buradan Dışişleri Bakanı müdahale etmedi, hemen bırakıldılar. Ama bize gelince işkence, zulüm var” ifadelerini kullandı.
Mahkeme süreçlerini anlatan Sivri, kötü muamele gördüklerini vurguluyor:
“Sanıklar mahkemelere doğru dürüst çıkmıyorlardı. Bizlere ise mahkemede konuşuyoruz diye ceza verdiler. Av. Şenal Sarıhan olmasaydı bizi mahkemeye bile almayacaklardı. Kışın mahkemelere gittiğimizde yağmur fırtına oluyordu, bizim duvara bile yaslanmamıza izin verilmiyordu. Mahsus polisler bizi on adım öteye yağmurun ve karın altında bekletiyordu. Bugüne geldik ama bütün kendi çabalarımızla hiçbir yerden bir yardım almadık. Maddi anlamda ihtiyacım yok ama manevi yönden herkesin desteğini beklerim.”
“Ben demokratik kitle örgütlerine, davasına sahip çıkmayan bütün Alevilere küskünüm” diyen Yeter sivri, “Bu külah bir gün inşallah olmaz da bize destek vermeyenlerin başına da geçer. Çorum’da, Maraş’ta, Gezi’de, Gazi’de olmayan mı kaldı, başımıza gelmeyen mi kaldı, daha olmayacağını ne bilelim. Onun için herkes destek vermeli. Bu Sivas olayları bir Kerbeladır. Hiç bir zaman normal bir olay değil” diye konuştu.
KARAMOLLAOĞLU’NA TEPKİ
Yeter Sivri, dönemin Sivas Belediye Başkanı, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’na da tepkisini dile getirdi. Sivri, “Karamollaoğlu Sivas Katliamı katliam değil diyormuş. Kendi iki çocuğunu yaksalar acaba? Katliam mı, katliam değil mi derdin. Buradan Temel Karamollaoğluna bu lafımı gönderiyorum” dedi.
Cebrail ARSLAN/ANKARA
Yoruma kapalı.