PİRHA-Maraş’tan cezaevine oradan da Balıkesir’e zorunlu sürgüne, sürgünden Avrupa’ya uzanan bir hayat hikayesi var Zeynel Özen’in. Özen, Avrupa’da başladığı Alevi hak mücadelesini şimdi HDP’den milletvekili seçilerek meclise taşımayı amaçlıyor. Özen, “Tek adam rejimi aşağı çekilmezse Alevilerin can derdi başlar” diyor.
Zeynel Özen, HDP’nin İstanbul 3’üncü bölge 1’inci sıra milletvekili adayı. Maraş’ın Afşin ilçesinde doğan Özen’in ailesi Göksun’a göç ettiği için Özen, ilkokulu Göksun’da, ortaokulu Maraş merkezde, öğretmen okulunu ise Konya Akşehir’de okumuş. 1975 yılında öğretmen okulundan mezun olan Özen, öğretmenliği ancak 12 Eylül 1980 askeri darbesine kadar sürdürebilmiş.
Maraş Katliamı’nın da tanıklarından ve mağdurlarından olan Özen, Maraş Katliamı davasından dolayı 7 buçuk yıl cezaevinde yatmış. Cezaevinden çıktıktan sonra Balıkesir’e sürgün olarak gönderilen Özen, burada yaşamanın olanağı bulamadığından yurt dışına gitmek zorunda kalır.
Yurtdışında Alevi hak mücadelesine giren Özen, İsveç Alevi Federasyonu’nun ve Yol Tv’nin de kurucularından. Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’nun birkaç dönemdir yönetim kurulu üyesi olan Özen, şimdi Alevilerin sesini meclise taşımak için mücadelesini HDP’de sürdürüyor.
Zeynel Özen, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’nun Onursal Başkanı Turgut Öker’in adaylığının YSK tarafından iptal edilmesi üzerine Avrupa’daki Alevilerin kararıyla HDP Millevekili adayı oldu.
Özen, Avrupa’daki mücadelesini ve neden HDP’den aday olduğunu PİRHA’ya anlattı.
Maraş Katliamı’nın hem mağdurusunuz hem de sanığısınız. 7 buçuk yıl hapis yattınız, sonra sürgüne gönderildiniz, ardından Avrupa’ya gittiniz. O yıllarınızı biraz anlatabilir misiniz?
Sosyalist bir gelenekten gelen birisi olduğum için 12 Eylül faşist darbesinden ben de nasibimi aldım. O Yıllarda devam eden bir Maraş Katliamı davası vardı. Ben Maraş Katliamı’nın mağduru olduğum halde 7 buçuk yıl hapis yattım ve o davalar bizlerin üzerine yıkılmaya çalışıldı ancak davalar çöktü.
“İTİRAZ HAKKINIZI KULLANIRSANIZ ÇIKAMIYORSUNUZ”
Normalde 7 buçuk yıl ceza alan bir insanın 4 yıl yatması gerekiyor. O zaman dava bitmedi ve Yargıtay’a gitti. Eğer itiraz hakkınızı kullanırsanız çıkamıyorsunuz. Biz de cezaevi döneminde tek tip elbise dayatması, işkencelerin yoğunlaşması nedeniyle açlık grevine başladık. Ardından ölüm orucuna başladık. Bunlardan dolayı da ceza almaya başladım ve o davalar devam ediyordu. Baktım çıkma şansım yok. Yargıtay’da cezamın bozulmasının hiçbir anlamı yok zaten o cezanın iki katını yatmışım. Yargıtay’dan itirazımı geri çektim çıkmak için. Çıktım fakat bana ömür boyu kamu hizmetlerinden men ve 5 yıl Balıkesir’e zorunlu ikamet yani sürgün verildi.
Ondan sonra ben yurt dışına çıkmak zorunda kaldım ve İsveç’e gittim. İsveç’te ticaretle uğraştım. Orada da başardım yani. İsveç çapında değil de İsveç’te yabancılar arasında sayılır iş adamlarından biri konumuna geldim.
Alevi hak mücadelesine nasıl başladınız?
İsveç’te başladım Alevi hak mücadelesine. Sol gelenekten geliyorum. Annem babam Aleviydi ama ben Aleviliği tam bilmediğim için soğuk bakıyordum. Her şeyi sol sosyalist gözlükle değerlendiriyordum. O süreçte araştırma, öğrenme, yeni insanlarla tanışma başladı. 2000 yıllarının başında Alevi hareketi içerisine girdim. İsveç Alevi Birlikleri Federasyonu’nun kurucularındanım. Yol TV’nin kurucularındanım, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’nun da birkaç dönemdir yönetim kurulu üyesiyim.
5 YILLIK ÖĞRETMENLİKTE 6 İL
Bir devrimci mücadele geçmişiniz de var. Bundan biraz bahsedebilir misiniz?
Ben 5 yıl öğretmenlik yaptım 6 tane il dolaştım. 6 ilin içinde bir de ilçelerini dolaştım. Çok maceralı bir dönemdi. O dönemdeki örgütlü yapının içinde olmaktan gurur duyuyorum. Çünkü bugün Alevi hareketinin içindeki bu başarım bir örgütlü geçmişim olmasından kaynaklanıyor. Yani o birikim o yaşanmışlıklar gerçekten bana çok şey kazandırdı.
“AVRUPA’DA ÖRGÜTLENME TABANDAN BAŞLAR”
Buradan baktığınızda Avrupa’daki Alevi örgütlenmesiyle Türkiye’deki Alevi örgütlenmesi arsında ne gibi farklar görüyorsunuz?
Çok büyük fark var. Biz Avrupa’da gerçekten Alevilerin bölünüp parçalanmasının, farklı yönlere çekilmesinin önünü kestik, engelledik. Yani bizde tek bir örgütlenme vardır tabandan başlar o da Alevi kültür merkezleridir. İsimlerimizin hepsi öyledir. Yani buradaki Pir Sultan Abdal Kültür Derneği yok, Hacı Bektaş Anadolu Kültür Vakfı, Demokratik Alevi Kültür Dernekleri diye bir şey yok. Bizde Alevi kültür merkezleri var. Alevi kültür merkezleri bir iki ülkede var, bölgelere bölmüşüz. Mesela Almanya beş bölge ve o beş bölgenin temsilcilikleri var. O temsilcilikler de direk federasyona, federasyonlar da konfederasyona bağlı. 14 ülkede biz örgütlüyüz, 9’unda federasyonumuz var. Federasyon olabilmek için en az üç derneğin olması gerekiyor. Daha beş ülkede federasyon haline gelmedi. Onun dışındakiler federasyon. Yalnızca Avusturya’da bir sorundan dolayı resmi olarak tanınmadık. İslam Alevi Birliği adında bir grup bizim tüzüğümüzü çalarak başvuruyorlar, onlar bizden önce verdiği için resmi olarak tanındılar. Şu anda mahkemedeyiz onlarla. Böyle bir engelden dolayı tanınmadık Avursturya’da. Ama onun dışında Avrupa’da tüm ülkelerde biz resmi inanç olarak kabul edildik. Yani devlet tarafından Hıristiyanlar ne derece muhatap alınıyorsa Aleviler de öyle. Bunun en güzel örneği Almanya’da cumhurbaşkanı bizim cemimize katılır. Bu yılki festivalimize de konuşmacı olarak katılmıştı.
“ALEVİLİĞİN ÖNÜNE-ARKASINA KONACAK HİÇBİR SIFATI KABUL ETMİYORUZ”
Avrupa’da bu kadar güçlü bir Alevi örgütlenmesi nasıl başarıldı?
Bu çizgiden kaynaklı. Özellikle ilk başlayan arkadaşlarımızın başarısı. Bizim oturmuş bir çizgimiz var. Biz Aleviliği kendine özgü bir inanç olarak görüyoruz. Aleviliğin önüne arkasına konulacak hiçbir sıfatı kabul etmiyoruz. Yani Kürt Alevisiymiş, Arap Alevisiymiş, Türkmen Alevisiymiş. Alevi Alevidir. Arap Alevisi olabilir, hakikatçi olabilir, Ehl-i hakçı olabilir, Bektaşi olabilir, tahtacı olabilir. Bunlar bizim zenginliklerimiz. Biz Avrupa’da bunu başardık. ‘Yol bir, sürek bin bir diyoruz’ ya o yolda birleştik biz.
“ÇOK PARÇALI BİR YAPILANMA VAR”
Avrupa’dan baktığınızda Türkiye’deki Alevi örgütlenmesini nasıl buluyorsunuz? Başarılı buluyor musunuz?
Başarılı bulmuyoruz. Çok parçalı bir yapılanma var. Ama bunlar da süreç meselesi. Türkiye’deki Alevi hareketi de değişim ve dönüşüm içinde. Bir de hedeflediğimiz Dünya Aleviler Birliği var. Edremit Alevi Çalıştayında alınan bir karar bu. Bu anlamda ben gelecekte Alevi örgütlenmesinin daha sağlıklı daha demokratik bir yapıya kavuşacağına inanıyorum.
“ALEVİLİĞİ PARÇALAMA BİR DEVLET POLİTİKASI”
Türkiye ve dünyada Alevilere yönelik asimilasyon sürüyor. Bunun haricinde Alevilerin içinde de kendi yol düşkünleri içten asimile etmek isteyenler var. Bunlara karşı Aleviler ne yapmalı, nasıl bir tavır takınmalı?
Türkiye’de maalesef devlet politikası Aleviliği bölme, parçalama. Devletin kendi Alevisini yaratma gibi bir çabası var. Alevilikte bir yere biat etmek yok. Öğretimizle ters düşen bir şey. Burada cumhuriyetin kuruluşundan beri tek din, tek ırk, tek devlet, tek dil; bu tekçilik Alevileri büyük oranda da asimile etmiş. Yani 1913’te yapılan sayıma göre bugün 25, 30 milyon Alevi olması gerekiyor Türkiye’de. Oysa gerçekliğimiz o değil. Şu an 10 milyonu geçeceğini tahmin etmiyorum. Bu asimilasyon olmasaydı bizim bugün Türkiye’nin üçte birinden fazla nüfusumuz olması gerekirdi.
“ALEVİLİKTE EMEKLİLİK YOKTUR”
Kaç yıldır yurt dışındasınız?
88’den beri yani 30 yıldır yurtdışındayım, İsveç’teyim. Ama son bir yıldan beri işlerin bazılarını çocuklara devrettim bazılarını sattım bir kısmını kardeşime devrettim. Bir yıl önce kendi kendimi emekli etmiştim. Yine Alevi hareketi içindeki faaliyetlerimi sürdürüyorum fakat dedim ‘İş olarak artık çalışmayacağım. Biraz hayatımı yaşayayım, kendimi emekli edeyim’. Ama şu doğru ki ne devrimcilikte ne de Alevilikte emeklilik yoktur. Milletvekili adaylığı da hiç aklımda yoktu. Turgut Öker’in adaylığının Yüksek Seçim Kurulu tarafından veto edilmesinin ardından konfederasyon rızalıkla beni aday olarak gösterdi. Örgütün verdiği bir karardan da kaçmak olmaz.
“ALEVİLERİN TEK BAŞINA KURTULUŞU YOK”
Şu an Turgut Öker’in adaylığının veto edilmesinin ardından konfederasyon kararıyla aday gösterildiniz. Konfederasyon neden HDP’yi tercih etti?
Biz öğretimiz gereği mazlumun yanında yer alırız, emekçinin yanında yer alırız, haksıza karşı dururuz. Öğretimizin gereği budur. Bugün Türkiye cumhuriyetinde Kürtlerin, ötekilerin, emekçilerin, sosyalistlerin, farklı kültürlerin yaşama şansı yok. Çok büyük baskı altında. Yani Alevilerin tarihi bir katliam tarihi ama bunu öbürleri de yaşamış. Yani Ermenileri bitirmişiz bu ülkede. Öbürlerini de bugün hala baskı altında tutuyoruz. İnsanlar kendi inançlarını yaşayamıyorlar. Devlet tek bir inancı Sünni ve Hanefi inancını destekliyor. Onun için biz diyoruz ki Alevilerin tek başına kurtuluşu yok, Kürtlerin de yok, ötekilerin de yok. O zaman ne yapmalıyız bu ötekiler bir araya gelmeli birlikte mücadele etmeliyiz. HDP projesi bunun kendisi. Geçmiş sol anlayışta şöyle bir şey vardır: ‘Biz çoğuz buyurun bize dahil olun, bizim gibi olun, birlikte mücadele edelim’. Ama HDP projesi öyle bir proje değil. HDP’de herkes kendi özgün varlığını devam ettirerek, kendi kimliğinin vaat ettiği ortak paydalarda mücadele ediyor. Şunu biliyoruz yani eğer demokratik bir cumhuriyet kuramazsak ne ülkeyi değiştirip dönüştürme şansımız var ne de bu ülkede barış ve kardeşliği inşa etme şansımız var.
“BARIŞ VE KARDEŞLİK YOKSA EKONOMİ GELİŞMEZ”
Bir ülkede barış ve kardeşlik yoksa o ülkede ekonomi de gelişmez. Çünkü sermaye çok durgun liman ister. Yani hukuk devletini ister, hukuki güvenceler ister. Bugün Türkiye ekonomisi iflasın eşiğinde. Çünkü ülkede demokrasi yok, hukuk ayaklar altında, her şey bir insanın iki dudağı arasında. Tüm kuvvetler tek elde toplanmış, kuvvetler ayrılığı diye bir şey yok. Böyle olunca o ülkede ne tarımın, ne sanayinin, ne de endüstrinin gelişme şansı yok. Özellikle de köy yakmalar, zorunlu göç ettirmeler, kırsal alandaki yasaklar bugün bizi bu hale getirdi. Bugün görüyoruz ki biz samana muhtacız, ete muhtacız. Dünyanın en pahalı etini Türkiye’deki halklar yiyor. Daha doğrusu yiyemiyor. İnsanın içi parçalanıyor. Gidiyorsun bir kasaba geliyor 200 gram kıyma istiyor ve o kıymayı da etin en kalitesiz kısmından istiyor. Gerçekten insanlar böyle duruma gelmiş.
“SON ŞANSIMIZ”
Bunlardan daha önemlisi ben şu an gittiğim yerlerde ne ekonomiden bahsediyorum ne Alevilerin temel hak ve taleplerinden. Çünkü insanın temel hakkı olan yaşam hakkı tehlikede. Onun için biz şunun bilincindeyiz; 24 Haziran’da ötekiler dediğimiz tüm kimlikler, tüm kültürler, inançlar birlikte hareket edip bu tek adam rejimini aşağı çekmemiz için son şansımız. Onun için biz HDP ile birlikte hareket ediyoruz. HDP ile birlikte mücadele ediyoruz.
“BU SÜRECİ 7 HAZİRAN’DAN DAHA İYİ GÖRÜYORUM”
Seçim çalışmalarına devam ediyorsunuz. Çalışmalarınız nasıl gidiyor, izlenimleriniz nelerdir?
Ben seçim konusunda biraz tecrübe de kazandım. 2011’de onursal başkanımız Turgut Öker bağımsız aday olarak girdi. 2015 Haziran’ında ben o seçim kampanyasına katıldım. 1 Kasım’da da katıldım. Yani en başarılı olduğumuz bu adamı yendiğimiz seçim 7 Haziran’dı. Bu süreci 7 Haziran’dan daha iyi görüyorum. Çünkü 7 Haziran’da HDP ile ittifak yapmıştık. İttifakı sorgulayacak birçok soru vardı. Yani bizim işte ‘Kürtler nereye kadar sizinle birlikte yürür?’ Ama bugün o sorularla karşılaşmıyoruz. Yani bu üç yıllık bir süreçte tüm savaş dayatmalarına, katliamlara; Suriye’de, Kobani’de, Afrin’de bu kadar Kürtlere savaşı dayattılar. Türkiye’nin içinde Suruç’taki katliam, Ankara’daki katliam ve bugün eş başkanları içerde, milletvekilleri, belediye başkanları içerde, binlerce kadrosu içerde HDP’nin. Buna rağmen HDP söylediklerinden geri adım atmadı. Bu da gelecekte HDP’nin ne yapacağının teminatıdır. Bu anlamda özellikle Alevi kesimi HDP’yi sorgulamıyor. Büyük bir yönelim var.
“BIÇAK SIRTINDAYIZ”
Demokratik bir seçim olsa bizim baraj sorunumuz yok. Ama şunu da biliyoruz bunlar baskın seçim kararı aldıklarında seçim yasaları yoktu. Baskın seçim kararı aldılar ondan sonra yapabilecekleri hilelere uygun seçim yasaları yaptılar. Ama biz bu seçimde halkımızın bize verdiği oyları sonuna kadar ne pahasına olursa olsun koruyacağız. Ama halkımız şunu da bilsin ki hırsız hırsızdır. Hırsızın ne dini var ne imanı var ne vicdanı var. Biz diyoruz ki bıçak sırtındayız. Bizim baraj sorunumuz yok ama yine de diyoruz ki onun çaldığından bir fazla oy artıracağız ve barajı aşacağız.
ALEVİLERE ÇAĞRI
Peki özellikle Alevilere bir çağrınız var mı?
Alevilerin gerçekten son şansı bu. Bu adamı aşağı çektik çektik çekemedik bir daha seçim de olmaz. Sıra Alevilerde. Şu anda Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin yönetici ve üyeleri içeride. Yer yer Alevileri alıyorlar, bırakıyorlar, gözdağı veriyorlar. Ama 25 Haziran’dan sonra eğer biz bu adamı aşağı çekemezsek sıra bizde. Yani Alevilerin Türkiye’de yaşam hakkı tehlikede, can derdi başlayacak. Bu da Aleviler için bir felakettir.
Suay ABAK/İSTANBUL
Yoruma kapalı.