PİRHA-Aka-Der’in “Halkların ortak mücadelesini büyütmek için bir adım daha” şiarıyla düzenlediği panelde Aleviler adına konuşan HDP’nin Alevi Milletvekili Adayı Ali Kenanoğlu, bugün gelinen noktada Alevilerin taleplerinin yenilenmesi gerektiğini vurguladı.
Anadolu Kültür ve Araştırma Derneği (Aka-Der), “Halkların ortak mücadelesini büyütmek için bir adım daha” şiarıyla bir panel düzenledi.
Aka-Der genel merkezinde yapılan panele HDP İstanbul Milletvekili Adayı Ali Kenanoğlu, Mardin Milletvekili Adayı Tuma Çelik, siyasetçi Azad Barış ve Çerkes aktivist Erdoğan Boz konuşmacı olarak katılırken moderatörlüğünü ise Aka-Der Aktivisti Betül Koca yaptı.
“TALEPLERİN YENİLENMESİ GEREKİYOR”
İlk olarak Aleviler adına konuşan HDP’nin Alevi Milletvekili adayı Ali Kenanoğlu, gelinen noktada zorunlu din derslerinin kaldırılması talebinden vazgeçtiklerini çünkü matematik derslerinin bile din dersi haline geldiğini belirtti.
Alevilerin tüm taleplerinin güncellenmesi gerektiğini ifade eden Kenanoğlu, Alevilerin bununla ilgili çalıştaylar, konferanslar ve forumlar yaptıklarını da ekledi. Alevilerin sorunlarının AKP iktidarı ile başlamadığını kaydeden Kenanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Örneğin cemevlerinin ibadethane kapsamına alınmayışını sağlayan Bülent Ecevit’tir. Bülent Ecevit’in başkanlığındaki Bakanlar Kurulunda cemevleri ibadethane statüsünden çıkarıldı. Bununla ilgili kanun şöyleydi: İbadethane denmiyordu. Sadece cami deniyordu. Örneğin köyün tanımında okulu olan, çeşmesi olan, şu kadar mezra sayısı ve camisi olan, sonra imar planında bir yer ayırıyorsunuz yol katılım payı ayırıyorsunuz, okul payı ayırıyorsunuz ve cami yeri ayırıyorsunuz. Sonra Avrupa Birliği ilerleme döneminde adını ibadethane olarak koydular. İbadethane koyunca bunu tanımlayalım dediler ve açtılar parantezi (cami, kilise, havra, sinagog) dediler ve parantezi kapattılar. Cemevlerini o ibadethane tanımından çıkardılar. Bu MHP, DSP ortaklığında oldu. AKP döneminde ise cemevi din dersini bırakalım güvenlik sorunu yaşıyorlar Aleviler. Artık aş, iş sorunu yaşıyorlar. Alevi olduğun için işinden oluyorsun, zaman zaman arıyorlar ben şu şirketten atıldım diyor. Gidiyorsun şirketle görüşüyorsun şirket küçülmeye gidiyoruz diyor yapacak bir şey yok. Ekonomik sıkıntı var diyor. Doğru küçülmeye gidiyor ama 50 kişi çıkaracaksa o 50 kişiyi Alevi ve Kürtlerden seçiyor, Ya da Sünni ve Türk olmayanlardan seçiyor.”
“BÜTÜN KİMLİKLERİ BİRARADA YAŞAYAN KÖYLER VAR”
Süryaniler adına konuşan HDP Mardin milletvekili adayı Tuma Çelik ise “Baduk Dağı’nın etrafında bir bölgede Süryaniler yaşıyor, Kürtler yaşıyor, Ezidiler yaşıyor ve kendilerine Arap diyenler yaşıyor. Sınırlarla belirlenmiş coğrafyada yaşamıyor bunlar. Bütün kimlikleri birarada yaşayan köyler var. Ben böyle bir köyde doğdum. Benim köyümde 1974 yılında çıktım köyden 400’e yakın aile yaşıyordu. 370 aile Süryani, 30 aile de Kürt’tü. Bizim yanımızda başka bir köy, çoğunluğu Kürt ve diğerleri ile beraber yaşıyorlardı. Başka bir köy çoğunluğu Arap ve diğerleri ile birlikte yaşıyorlardı. Çok doğal bir yaşamımız vardı ve hiç kimsenin bir diğerini inkar etmediği bir yaşam.” şeklinde konuştu.
“ZENGİNLİK DİYE BİR YAŞAM VARDI”
Kendi yaşadığı köyde çoğunluğun Süryani olduğu için Süryanice konuştuklarını ifade eden Çelik, “Çoğunluğu Süryani olduğu için çoğu ortak Süryanice konuşurdu. Kürtler de Süryanice konuşurdu. Ama eve gittiklerinde herkes kendi içinde kendi dilini konuşurdu. Çoğunluğu Kürt olan köyde ortak dil Kürtçe’ydi. Ama diğerleri evlerine gittiklerinde kendi dillerini konuşurdu. Zenginlik diye bir yaşam vardı. Herkes üç dil bilirdi, orada yaşayan insanlardan bir tanesi üç dili bilmiyorsa özürlü olarak görülürdü” dedi.
“EZİDİLER HİÇ YOK”
Ezidiler adına konuşan siyasetçi Azad Barış da hayatın düşünüldüğü gibi kolay olmadığını aslında yaşandığı gibi zor olduğunu ifade ederek şunları belirtti:
“Asuriler, Süryaniler, Aleviler diğer halklar hatta bir kaçının ismini duymadığımız inanç grubundan insanlar halklar vardı. Bunların bir şekilde acı dolu bohçaları yamalı bohçaları var. Biz kendimize baktığımızda kendimizi hiçbir yere koyamıyoruz. Tabi bugün Ezidileri anlatacak değilim. Biz hiç yokuz. Ezidiler hiç yok. Ne Müslüman ne Kürt. Yeni sosyal medyada bizlerle ilgili not düştüklerinde ya da bir haber yaptıklarında Ezidi Kürt diye geçerler.”
“YİNE DE UMUTLUYUZ”
35 yıl Almanya’da yaşadığını ve orada Alman olmayanlara bakış açısını anlatan Barış, “Orada her hangi bir vaka olduğunda olaya sebebiyet veren yabancı ise hemen ‘Yabancı şunu yaptı’ derlerdi. Alman olduğu zaman da ‘Bir olay oldu’ denilirdi. Bize en yakın olan Kürt modern hareketi bile bizimle ilgili haber yaptığında Ezidi Kürt diye geçiyor, gerisini siz düşünün. Biz yine de çok umutluyuz. Çünkü kendi umudumuzu bir araya getirebiliyoruz. 370 kişi kalmışız. Çok az çok dağınık değiliz. Bu coğrafyada homojen diyebiliriz. Bu tabi ki iyi bir şey” dedi.
“CANLI CENAZELER OLARAK YAŞADIK”
“Biz tarih olarak canlı cenazeler olarak yaşadık” diyen Barış, “Katliamın çocukları bunu çok iyi bilir. Ama bir umudumuz var oda o kadar büyük ki; Çünkü ölüm bedensel ve ruhsal olarak elimine olduktan sonra gerçekleşmiyor. Unuttuğunuz andan itibaren gerçekleşiyor. Eğer unutursanız o zaman ölüm gerçekleşmiş oluyor. Hatıra, hatırat unutulduktan sonra ölüm gerçekleşiyor. Eğer biz bugün burada isek demek ki yaşıyoruz. Ali canın söylediği gibi canlı cenazeler gibi olsak ta unutulmamışız umudumuz var demektir” şeklinde konuştu.
“ÇERKESLERİ DIŞINDA BIRAKMIŞ OLURUZ”
KHK ile işinden ihraç edilen Çerkes Aktivist Erdoğan Boz da yaşananları dinledikçe ne kadar acayip bir coğrafyada yaşadıklarının gözler önüne serildiğini vurguladı. Kardeşlik hukukuna çok ihtiyaç duyduklarını ancak işlerinin zor olduğunu belirten Boz, kimlik siyasetine değindi. Boz şunları kaydetti:
“Kimlik siyaseti kendi içinde açmazları olan bir biçimde doğru temelde kullanılırsa bizim gibi birçok kimliğin yaşadığı coğrafyada bize yol gösterebilecek bir yol da sağlayabilir. Her şeyden önce kendi içinde bir eşitsizlik ilişkisi yaratmayacak şekilde kurgulanmış kimlik siyaseti yürütülmesi gerekir. Bir taraftan eşitsiz ilişkilere karşı çıkarken diğer taraftan farklı bir eşitsiz ilişki kuracak nitelikten arındırmak gerekir. Çerkeslerden bahsedecek olursak Anadolu’da her zaman bir kimlikten bahsedilir. Bunu söylediğimiz andan itibaren Çerkesler açısından eşitsiz bir ilişki yaratılmış oluyor. Kadimler üzerinden bir kimlik siyaseti yapmaya kalktığımızda Çerkesleri bunların dışında bırakıyoruz. Bu aynı Sünni bir kimlik kurmaya kalktığımızda Aleviler ya da dinsel bir kimlik kurmaya kalktığımızda onun içinde olmayan Ezidiler, Süryaniler ve Hristiyanlar dışında kalıyorsa bu da böyle bir şey. Dolayısıyla bu kardeşlik hukukunu gerçekten modern bir hukuk üzerine oturtmamız gerekiyor. Kadimlik ya da kimliklerin kendi arasındaki ilişkiden ziyade modern bir kimlik inşa edip alt kimlikleri inşa edebilmemiz gerekiyor. Böyle olmadığı sürece kendi içerisinde sürekli çatışmalar yaratan yeni eşitsizlikler yaratır. Dolayısıyla da aslen bu solun istediği ya da solun her zaman gözlediği gibi eşit ilişkileri kuramayacak bir siyasete dönüşme riski var.”
Cebrail ARSLAN/ANKARA
Yoruma kapalı.