PİRHA-AKP iktidarının 16 yıldır sağlık alanındaki hizmetleri ile ilgili SES Genel Merkezi basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısında metni okuyan SES Eş Başkanı Gönül Erdem, “16 yıl boyunca emeğin haklarını gasp ederek yaşam koşullarımızı gerileten AKP, bir arada ve kardeşçe yaşam talebini de insanların arasına kin ve nefret tohumları ekerek yok etmeye çalışmaktadır” dedi.
Sağlık ve Sosyal Hizmetleri sendikası (SES) Genel Merkez binasında sağlık ve sosyal Hizmetleri ticarileştirenlere, emekçileri köleleştirenlere oy yok şiarıyla SES Genel Merkezi basın toplantısı yaptı. Yapılan basın toplantısında MYK adına SES Eş Başkanı Gönül Erdem basın metni okudu.
Basın metninde şu ifadelere yer verildi:
16 yıl boyunca bir avuç sermayedarın ve yandaşlarının mutlu bir hayat sürmesi için emeğin haklarını yok sayan AKP iktidarı; demokrasi, insan hakları ve hukuku da ayaklar altına almaktan bir adım bile geri durmamıştır.
Bununla da yetinmeyen AKP, rejim değişikliği ile tek adam diktatörlüğünü bir an önce hayata geçirmek için baskın seçim kararı alarak bir kez daha toplumun önüne sandık koymuştur.
16 yıl boyunca emeğin haklarını gasp ederek yaşam koşullarımızı gerileten AKP, bir arada ve kardeşçe yaşam talebini de insanların arasına kin ve nefret tohumları ekerek yok etmeye çalışmaktadır.
İktidara geldikleri günden itibaren her türlü piyasalaştırma ve gericileştirme politikalarına imza atan, yandaşlarına kamu kurum ve kuruluşlarında iş olanağı bulan, görevde yükselme de liyakat yerine itaati esas alan iktidar ortakları, mevzu kendi cepleri ve çıkarları olduklarında birbirlerine düştüler.
15 Temmuz darbe girişimi ve ardından 20 Temmuz’da Olağanüstü Hal uygulaması ile ülke tarihinin en karanlık döneminden geçiyoruz. Gece yarıları çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) kendilerine muhalif olan birçok basın yayın kuruluşu, dernek ve işyerleri kapatıldı mal varlıklarına el konuldu.
Keyfi ve hukuk tanımaz bir şekilde yüzbinlerce kamu emekçisi işten çıkarıldı, açlığa ve yoksulluğa mahkum edildi.
Milletvekillerinden belediye başkanlarına, gazetecilerden savaşa hayır diyenlere kadar tüm muhalif kesimlere yönelik baskı, gözaltı ve tutuklamalar cadı avına dönüştürüldü.
Belediye başkanlarının yerlerine kayyum atanırken, sokağa çıkmak, hak aramak, düşünce ifade etmek suç sayıldı. Polis copu, gaz ve tazyikli su ile müdahaleler ve gözaltılar yaşandı, yaşanmaya da devam ediyor.
Demokratik bir şekilde yürütülmesi gereken seçim süreci bile OHAL gölgesinde, antidemokratik bir şekilde yürütülmekte, devlet televizyonunda ve yandaş medyada muhaliflere yer verilmediği gibi bir cumhurbaşkanı adayının ise tutukluluğu devam ettirilerek çalışmaları engellenmektedir.
AKP iktidarı 16 yıldır sürdürdüğü antidemokratik, keyfi, hukuksuz uygulamalarını baskın seçimle kalıcı hale getirmek istiyor.
Bu hukuksuz, antidemokratik ve keyfi uygulamalar çalışma hayatında da karşımıza çıkıyor.
Başta sağlık alanı olmak üzere kamusal alanın bütününde uyguladıkları dönüşüm programı ile iş güvencesinden yoksun, esnek ve kuralsız çalışma esas çalıştırma biçimine dönüştürülerek ülkemiz ulusal ve uluslararası sermaye için ucuz iş gücü cenneti haline getirilirken, kamu hizmetleri de paranın egemenliğine tabi kılınarak sosyal devlet uygulamaları ortadan kaldırılmıştır.
İşçi sağlığı ve güvenliğine dönük önlemler ise sermayenin lehine düzenlenmiş olup, önlemlerin yetersizliği ve ihmaller nedeniyle de binlerce emekçi yaşamını yitirmiş, sakat kalmış ve meslek hastalığına yakalanmıştır.
Emekçiler olarak çalışırken ve emeklilikte aldığımız düşük ücret gelir dağılımındaki adaletsizliği derinleştirdi, açlık sınırı altında yaşamaya mahkûm edildik.
Sağlık ve sosyal hizmetler alanında yaşanan süreç, genel çalışma hayatında yaşadıklarımızdan farklı değildir. 16 yıl boyunca sorunlar biriktiren iktidar seçim beyannamesinden de görülebileceği gibi sağlıkta ve sosyal hizmette yarattığı bu yıkımla övünmekte ve dönüşümü yani yıkımı hız kesmeden devam ettireceğini vaad etmektedir.
İktidara geldiği 2002 tarihinden itibaren “ne kadar para o kadar sağlık hizmeti” anlayışıyla hareket eden AKP, sağlığa zarar vermiştir.
OHAL kaldırılsın, KHK’lar iptal edilsin, ihraç edilen ve güvenlik soruşturması gerekçesiyle atanamayanlar görevlerine iade edilsin. Bu süre içinde doğmuş mağduriyetler giderilsin. Bu mağduriyetlere sebep olan yöneticiler yargılansın.
İşte böylesi bir baskın seçim sürecinde sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak bugün yaşadığımız sorunların kaynağı olan AKP iktidarına ve cumhur ittifakına oy vermeyecek, geleceğimize sahip çıkacak, eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik bir gelecek için taleplerimizi daha güçlü savunmaya ve takipçisi olmaya devam edeceğiz.
Muhalefette olan siyasi partiler ve adayların da sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin taleplerini ve halkın nitelikli, erişilebilir, parasız, anadilinde sağlık hizmetine erişimi önündeki engellerin ortadan kalkması için net bir tutum almalarını ve bu konuda açıklama yapmalarını bekliyoruz.
Cebrail ARSLAN/ANKARA
Yoruma kapalı.