PİRHA- HDP’nin Ankara Milletvekili adayı Nuray Türkmen, bilimsel akademilerin oluşmasını sağlamak gerektiğini ifade ederek, HDP’den aday olmanın onur verici olduğunu belirtti.
HDP Ankara 2. Bölge 1. sıra Milletvekili adayı olan ve KHK ile üniversiteden atılan Barış Akademisyeni Nuray Türkmen, seçimlere ilişkin PİRHA‘ya konuştu.
Türkmen, “Bizler sadece akademiden ihraç edilen akademisyenler değildik. Hakikatin ihraç edildiğini iddia ettik. Bizlerle birlikte büyük oranda içeride kalan kıymetli arkadaşlarıma haksızlık yapmak istemiyorum ama bilimsel düşünen, eleştirel yaklaşımı olanların ihraç edildiğini düşünüyorum” dedi.
Bu süreç sadece kendileri için değil, aslında eleştirel bir bilginin terk edilmesi anlamına geldiğini ifade eden Türkmen, “Akademiden uzaklaştırıldıktan sonra bizler boş durmadık. Dayanışma akademileri kurduk. Dayanışma akademileri de alternatif değil ama enformel üniversite diyebileceğimiz bir akademi inşa etmeye çalışıyoruz. Bilgi üretmeyi, bilginin toplumsallaşmasını sağlamaktan kaçınmaktan devam ediyoruz. İhraç edilen akademisyenler olarak kötü bir zaman geçirdik” ifadelerini kullandı.
Tüm bunların ardından baskın bir seçimle karşılaştıklarını söyleyen Türkmen, bunun 7 Haziran’dan itibaren bastırılmış bir seçim olduğunu vurguladı.
“HDP’DEN ADAYLIĞIM BUNLAR GİTMEZ DEĞİL, BUNLAR GİDECEK ÜZERİNE”
Türkmen sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dolayısıyla baskın seçimin bir tarafı biziz. İktidarın tek başına karar verdiği, masaya oturduğu ve bunu ifade ettiği bir baskın seçim olmadığını düşünüyorum. Dolayısıyla bu baskın seçimin kendimizi de, biraz özneleri olarak bu işin tarafı olarak görüp 7 Haziran’dan beri iktidara bastırdığımızı görmemiz gerektiği kanaatindeyim.
Baskın seçim kararından sonra bir biçimiyle bizim de içinde olduğumuz OHAL ve KHK’lerin olduğu bir süreç. OHAL rejiminin altında sürdürülmeye çalışılan bir iktidar her istediğini yapma muktedirliğinde olduğunu düşünen aslında bir tür kendini vazgeçilmez, kendini zorunlu olarak dayatan, aslında baktığında pek çok insanın da bunlar gitmez dediği maalesef bir zaman içerisindeyiz.”
HDP adaylığının da tam da ‘bunlar gitmez değil, bunlar gidecek üzerine bir adaylık’ olduğunu sözlerine ekleyen Türkmen, “Bu iktidar zorunlu değil, vazgeçilmez değil. Aynı kapitalizm gibi kapitalizm zorunlu bir sistem değilse AKP iktidarı kurumsallaşan faşizmi de bizim için zorunlu ve vazgeçilmez değil” dedi.
“HAYSİYETSİZ ELEŞTİRİYE KARŞI HAYSİYETLİ SAVUNMA”
Türkmen neden HDP’den aday olduğunu da şu sözlerle anlattı:
“HDP’yi inkar etmek aslında bir halkı inkar etmekti. Halkla birlikte Türkiye’deki bütün halkların, emekçilerin, kadınların ekolojistlerin ezilen tüm kesimlerin inkarıydı. Bir bakıma haysiyetsiz kılınmasıydı. Bu açıdan benim için HDP’in sağında olmak onur verici çünkü ben bu haysiyetsiz eleştirmeye karşı, bir haysiyetliyi savunuyorum. Tüm ezilen kesimlerin haysiyetinin yanındayım. Bunun için HDP’in safında mücadelemi sürdürmeye karar verdim. Bir sosyalist, bir kadın, bir emekçi olarak tüm kimliğimle HDP’nin safındayım.”
Milletvekili seçildiğinde barış akademisyen kimliği ile mecliste olacağını dile getiren Türkmen, “12 Eylül bir karabasan gibi üniversitelerin üzerine çöktü. AKP iktidarının da bu ikinci karabasan olduğunu düşünüyorum. Bilimsel, özgürleştirici, eleştirel üniversitenin tamamen geriye düşürüldüğü, geleneklerin çözüldüğü bir süreç yaşadık. Yeni bir akademi fikri altında mücadele sürdürmek istiyorum. Bu akademi fikri salt teknik anlamda bir akademik mücadele değil, alternatif başka bir akademi fikrinin bu süreçte barış, emek, kadın ve ezilen halkların mücadelesi ile sarmalandığı bir mücadele olarak düşünüyorum. Kaçınılmaz olarak bu dönemde diğer demokrasi, özgürlük mücadelesiyle sarmalanmamış bir akademik mücadelenin bizleri aslında özgürleştirmeyeceğini düşünen bir inanca sahibim” ifadelerini kullandı.
“BU ONUR 70 BİNİ AŞMIŞ TUTSAK ÖĞRENCİNİN ONURU”
Türkmen sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir akademisyen olarak HDP’den milletvekili adayı olduğum ve safında olduğum için onur duyuyorum. Bu aynı zamanda şöyle bir onur: Yani kolektif bir onur. Bu onur aynı zamanda cezaevlerinde sayıları 70 bini aşmış olan tutsak öğrencinin onuru, aynı zamanda 100 günü aşkındır cezaevinde tutulan Onur Hamzaoğlu hocamızın, arkadaşımızın onuru. Dolayısıyla ben kolektif bir onuru savunuyorum. Bu onuru savunarak aslında mecliste olacağım. Burada mücadeleme devam edeceğim. Elbette bu meclisin içerisinde mücadele ederek yapılabilecek bir şey değil. Hem mecliste hem de dışarıda sürdürülecek bir mücadele. Dolayısıyla bir akademinin daha da politikleştirildiği akademinin bütün mücadele zeminleriyle sarmalandığı, bir sürecin önünü açmaya, buna omuz vermeye hem meclis içinde hem de meclis dışında adayım diyorum.”
Cebrail ARSLAN/ANKARA
Yoruma kapalı.