PİRHA- Eskiden, eskiden dediysek de siz deyin 40 yıl önce biz diyelim 50 yıl. Türkiye’nin belki her köyünde, ilçelerinde demir dövme ocakları, ustaları olurdu. O köyün ihtiyaç duyduğu balta, kazma, çivi, bil cümle demir aracını bu ocaklar ve ustaları karşılardı. Artık ne ocaklar ne de o ustalar var. 92 yaşıyla adeta bir canlı tarih olan Dosto amca işte o demir ustalarından sadece biri.
HABERİN VİDEOSU
Yıllarını demir döverek geçiren 92 yaşındaki Dosto Demir’i, Maraş Elbistan’a bağlı Anbar köyündeki adeta tarih kokan mekanında ziyaret ettik. Dosto amca, bize o kadim demir dövme işini, kendi hayat hikayesini de katarak usul usul anlattı.
Dedesinin dedesinden kendisine miras kalmış demir dövme işi. Demir dövdüğü atölyesine girdiğimizde, 90’ı aşan yaşına rağmen ocaktaki ateşi közlüyor. Ardından da başlıyor anlatmaya yaşam öyküsünü.
7 YIL HASTALIKLA BOĞUŞTU
2 yıl süren askerliğinin 2 ayını hastanede geçiren Dosto Demir, ölecek gözüyle bakılırken yeniden hayata dönüyor. Verem teşhisi koyulan Dosto amca, köyüne dönünce doğal otlar ilacı olmuş ve iyileşmiş öylece. Dosto amca o süreci şöyle anlatıyor:
“Dağda çiçekleri yayıldım elime şeker aldım. Otlar biraz acı oluyordu bazen şeker atıyordum ağzıma. 7 sene kadar dağlarda gezdim. Doktora da gidiyordum Maraş’a. 8. sene geldim doktora dedim ki ‘Benim kimsem yok. Ben evleneceğim. Müsaade var mı yok mu?’. ‘Yok’ dedi. ‘Daha sen iyi değilsin.’ Ben buraya geldim demir işine başladım yavaş yavaş. Hem Maraş’a doktora gidiyorum, hem bunu yapıyordum. Taze yağ aldım, hediye götürdüm doktora, bana iyi baksın diye. 8. sene gittim, sonunda adam ilaç da vermedi. ‘Git’ dedi. ‘Evlen, kendine bak’ dedi. Geldim ben, bir kıza dünürcü gittik.”
ÇOCUĞU OLMAYANLARA DERMAN OLDU
Askerden gelip hastalığını da atlattıktan sonra evlenen Dosto amca, 60 yıllık evliliğinden 7 çocuğu ile birlikte yaşamını sürdürmeye devam etmiş.
Dedesinin dedesinden miras kalan demir dövme işine ise babasının gözlerini kaybetmesinin ardından başlamış. Malatya’da bir süre çalıştıktan sonra köye dönen Dosto amca, 30 yıldır sönmeyip közlenen o ateşi yeniden harlamış. Dosto amca, “Davut peygamberin ocağıdır” dediği işinin ‘altın bilezik’ olarak nitelendirdiği demir işlemenin önemini şu sözlerle anlatıyor:
“Çocuğu olmayanlar, çocuğu kurtulmayanlar, olup da ölenler oraya getirirdi. Böyle bir bilezik yapardım. O kadın hamile olduğu zaman ya da çocuğu kımıldamadığı zaman getirirdi. Benim hanımım da götürürdü 7 evi gezdirirdi. Her ne veririlerse; yün verirlerdi, iplik verirlerdi demir işleri verirlerdi. Getirirdi burada bir bilezik yapardım. Bileğine takar kadının çocuğu kurtulurdu.”
“ARTIK HERKES HAZIR ALIYOR”
Yaptığı işi de, “Kolay iş olur mu? Kızım kolay iş yok yok. Sen işte çalışıyorsun, yayık yayıyorsun, davar sağıyorsun zordur kolay değil” diye anlatıyor işinin zorluğunu.
Eskiden demire talebin fazla olduğunu söyleyen demir ustası Dosto amca, “O zamanlar işler çoktu” diyor. Dosto amca, şimdi ise bu işe pek rağbet edilmemesinden şikayetçi: Birinin işi olunca kepçe getirip kepçeyle kazıyor. Şimdi demircilerin de işi bitti. Herkes hazır alıyor.
ZANAAT YOK OLUYOR
30 sene boyunca demiri tavında döven usta Dosto Demir, balta, demir, kazma yapmış. 20 senedir ise gözlerinin iyi görmemesi, ellerinin titremesinden dolayı işi diğer oğluna bırakmış. Onlar da bırakıp gidince ocak uzun süredir tütmez olmuş. Dosto, “Çocukların birisi bu zanaatı yapsa bu zanaat iyidir. Yapmıyorlar” diye sitem ediyor.
Dosto Demir ile muhabbetimiz bitince başlıyor eline çıra alıp kömürü yakmaya. Eline baltayı alıp ateşe koyuyor. Sonra ateşten alıp dövüyor. Ateşte döverken ‘Şimdi kaynak çıkmış. Biz ise ateşle kaynak ediyorduk’ diyerek hayıflanıyor. Oğlu Cengiz Demir ise elinde sazıyla çalıp söylediği türkü ile Dosto amcaya eşlik ediyor.
Sevim KAHRAMAN/Semra ACAR
MARAŞ/Elbistan
Yoruma kapalı.