PİRHA – Polis Ahmet Şahbaz tarafından silahla öldürülen Ethem Sarısülük, ölümünün 6. yılında, vurulduğu yerde anıldı. Sarısülük ailesinin avukatı Kazım Bayraktar, polis Şahbaz’ın mahkemeye perukla getirildiğini hatırlatıp “Cumhuriyet tarihinde gizli sanık uygulamasına da tanık olduk. Darbe girişiminden sonra binlerce asker ve polis peruk taktı mı? Zamanın başbakanı ‘polisi yedirtmeyiz’ demişti. Sayfi ana, katilin peruğunu düşürmekle yargınız ve devletin de maskesini düşürmüştü” dedi.
Gezi direnişi sürecinde polis memuru Ahmet Şahbaz tarafından silahla başından vurularak öldürülen Ethem Sarısülük, vurulduğu yer olan Güvenpark’ta anıldı.
Altıncı yıl anmasına birçok siyasi partinin yanı sıra dernek ve meslek örgütlerinden temsilciler de katıldı.
Kitle, gezi sürecinde yaşamını yitirenlerin fotoğraflarını taşıyarak saygı duruşunda bulundu.
Kitle örgütleri adına kaleme alınan basın metnini Zarife Çamalan okudu.
“Gezi direnişi, bedenlerini ‘birkaç ağaca’ siper edenlerin yükselttiği çığlığın tetiklediği büyük bir toplumsal isyandı” denilen metinde şu ifadelere yer verildi:
“Bu isyan, yağmacı-talancı politikaların uygulayıcısı siyasi iktidarın topluma giydirmeye çalıştığı deli gömleğinin parçalanmasıydı.
Baskıcı-despotik-gündelik hayatın dinci-gerici-faşist ideoloji temelinde yeniden örgütlenmesi dayatmalarının yarattığı toplumsal öfke; tüm bir ülkeyi saran, paylaşma ve dayanışmayla yoğrulmuş, genç, coşkulu bir isyanın ebeliğini yapmıştı.
Faşizmin toplumu istediği kalıplara dökmek için getirdiği yasaklara, derinleştirdiği denetim ve kontrol mekanizmalarına, kent meydanlarının emekçilere yasaklanmasına ve kadınları-gençleri istediği kalıplara dökme saldırılarına karşı birikmiş ne kadar öfke varsa hepsi zincirinden boşalmıştı. Ve nefessiz bırakılma halinin parçalandığı bir soluk borusuna dönüşmüştü.
Gezi, her iki halde de bir kentin, bir ülkenin akciğerlerine sahip çıkmasıydı.
Ethem yoldaş gibi gelecek düşü kurabilen işçi ve emekçi çocukları, Berkin, Medeni, Mehmet, Hasan Ferit, Ahmet, Abdullah, Ali İsmail, toplumun acılarını, öfkelerini, özlem ve beklentilerini yüreklerinin ta içinde hissederek en önde yer aldılar. Ölüm korkusunu, tüm kaygıları ayaklarının altına alarak en öne atıldılar. Geriden gelenlere yol açtılar.”
“GEZİ, BAŞKA BİR DÜNYANIN MÜMKÜN OLABİLECEĞİNİ HİSSETTİRDİ”
“Gezi, bir ülkede işçi ve emekçilerin ön yargılarından, dayatılan değerler sisteminden, disiplin anlayışı ve öğretilmiş alışkanlıklarından uzaklaşmalarının; ön yargısızca bir arada yaşamalarının, paylaşma ve dayanışmalarının; başka bir dünyanın, başka toplumsal ilişkilerin mümkün olabileceğini hissettirdi.
Gezi’de yakalanan bu soluk, oluşan bu toplumsal hafıza bugüne kadar içten içe yaşadı, fırsatını bulduğu her anda kendisini bir şekilde hissettirdi.
O günlerde dayatılan o cendereyi kıramamış olabiliriz. Hatta o cendere şimdi bütünsel bir ifadeye kavuşturulmaya çalışılan bir rejim değişikliği biçimini almış olabilir. Fakat Gezi ve ortaya çıkardığı toplumsal dinamikler, oluşturduğu hafızanın yarattığı korku, inşa edilmeye çalışılan faşist rejimin dikiş tutamamasında da görüldüğü gibi alttan alta işleyen bir dinamik olmaya devam ediyor.
Bu açıdan da Gezi aslında burjuvazi ve siyasi temsilcilerinin yaşadıkları büyük kırılmanın adıdır. O kırılmadan sonra gerek kendi içlerindeki çelişkiler gerekse işçi ve emekçilerle yaşanan çelişkiler keskinleşmiştir. Yeni rejimin inşası için rıza üretemez hale gelinmiş, sistemi onaylatmak için gerekli tüm meşru mekanizmalar hoyratça rafa kaldırılmıştır. Sandıkta ifade bulan temsili demokrasinin tüm yasal gerekleri hiçe sayılmış, onunla sağlanan sözüm ona meşruluk değil, açık dayatma ve zorbalık temel hareket biçimi haline gelmiştir. Gezi burjuvazi ve temsilcilerinin içinde bulundukları krizin boyutlarını gösterdiği kadar bu krizi derinleştiren özel bir dinamik olmuştur.
Şimdi bu ruhu kolektif bir mücadele programı ve birleşik mücadelenin katığı yapma zamanıdır.
Gezi direnişi yargılanmak isteniyor. Gezi direnişinde öne çıkanlara davalar açılıyor, Gezi davasında yargılanmaya çalışılanlar sadece bir kaç isim, bir kaç kişi değildir. Yargılanmaya çalışılan Gezi direnişine “Artık yeter” diyerek katılan milyonlardır. Yani bizleriz. 24-25 Haziranda Silivri’de görülecek olan Gezi davasını hepimiz sahipleniyoruz ve diyoruz ki; Gezi yargılanamaz. Tüm halkımızı 24-25 Haziranda Silivri’de görülecek olan Gezi duruşmalarını sahiplenmeye davet ediyoruz.
Devlet terörünün bizleri nefessiz bırakmayı hedeflediği;
Hayat pahalılığının mutfaklardaki yangını büyüttüğü;
İşsizlik ve yoksulluğun iliğimize oturduğu;
Savaş politikalarının, şovenizm ve halklar arası düşmanlığın körüklendiği;
Tüm bir yaşamımızın tecrit altına alınmaya çalışıldığı;
Tek tipleşmemizin dayatıldığı; koşullarda;
Daha fazla Gezi, daha fazla Haziran ruhu ve daha fazla Ethem’leşmek dışında bir seçeneğimiz yok.
Tarih bizden bunu bekliyor.”
“DARBECİ ASKER VE POLİSLER DAHİ PERUK TAKMADI”
Açıklama sonrasında söz alan Avukat Kazım Bayraktar, Ethem Sarısülük’ü vuran polisin olaydan sonra 23 gün gizlendiğini ifade ederek şunları söyledi:
“Zamanın başbakanı ‘polisi yedirtmeyiz’ demişti. ‘Yedirtir misiniz yedirtmez misiniz görelim bakalım’ dedik ve hep birlikte mücadeleye devam ettik. Sonuçta gizledikleri polisin kimliğini açıklamak ve savcıya teslim etmek zorunda kaldılar. Tutuklamadılar ama. Bu sistemin adaletini nasıl teşhir etmiştik hatırlarlar mısınız? İlk duruşmaya perukla getirmişlerdi katili. Yüzünü gizleyerek. Cumhuriyet tarihinde bugüne kadar gizli sanık uygulamasına tanık olmadık. Bakın darbe girişiminden sonra binlerce asker ve polis peruk taktı mı? Ama Sayfi ana duruşmada katilin maskesini düşürdü. Yargınız ve devletin de maskesini düşürmüştü.”
“KORKULARI, GEZİDEKİ BİRLEŞİK HALK MECLİSİ NİTELİĞİDİR”
Anmaya katılan HDP İzmir Milletvekili Murat Çepni ise “Biz buradayız, onların bıraktığı yerden mücadeleye devam ediyoruz” diyerek şöyle devam etti:
“Fakat Gezi’deki onur ve insanlığa acımasızca saldıran ve yoldaşlarımızı katleden, onları yaralayıp sakat bırakanlar bugün karanlık çukurlarda çıkış için çare arıyorlar. Karanlık ve faşist sistemlerinin kurtuluşu için yol ve yöntem bulmaya çalışıyorlar. Gezi isyanından korkuları, gezideki birleşik halk meclisi niteliğidir. Gezi’den korkuların en büyük sebebi onların yarattığı korku iklimine karşı cesaretin başkaldırısı olmasıdır. İşte bu yüzden AKP-MHP faşist koalisyonu bugün bile gezi ile hesaplaşmaya çalışıyor. Çünkü bir kez halkların birleşik mücadelesi sokağa çıktıktan, korkunun barikatları yıkıldıktan, özgürlüğün yolu açıldıktan sonra faşizm yıkılmaya mecburdur. Faşizm barikatları yok olmaya mahkûmdur.”
PİRHA / ANKARA
Yoruma kapalı.