PİRHA – Uzman Dr. Hasan Basri Kılıç, Arguvan ezgilerini yöreye has tavırla çalıp söylüyor. Anadolu’daki müzik ve edebiyat alanlarında incelemeler de yapan Kılıç, “Geçmişteki isimleri araştırınca büyüklüklerini bir kez daha anladım. Gördüm ki hazine oradaymış. Ben de o hazineye geri döndüm” diye konuştu. Kılıç, yaptığı araştırmalar sonucu, günümüzde çalınıp söylenen deyişlerin birçoğunda söz hataları olduğunun da altını çizdi.
Hasan Basri Kılıç, 1961 yılında Malatya’nın Arguvan ilçesi Karahöyük köyünde doğdu. Tıp eğitimi aldıktan sonra yaklaşık 40 yıl hekimlik yapan Kılıç, kültürünün bir parçası olan bağlamayı da hep hayatının merkezinde tuttu.
Babası Ali Kılıç’ın izini süren Hasan Basri Kılıç, küçük yaşta eline aldığı sazını hiç ama hiç bırakmadı. Uzman Dr. Hasan Basri Kılıç, bağlamaya karşı öylesine tutku besledi ki bugün halen zamanının çoğunluğunu tek bir odada, çok sayıda bağlama ve eserlerin yazılı olduğu birçok beste ile geçiriyor.
Arguvan yöresinin kendine has söylemiyle deyişler seslendiren Hasan Basri Kılıç, aynı zamanda anonim olarak bilinen deyiş ve nefeslerin izini de sürüyor.
“ÇOCUKLUĞUMDAKİ CEMLER ÇOK DOĞAL VE SAMİMİYDİ”
Hasan Basri Kılıç, köyü Karahöyük’ün Hacı Bektaş Veli Dergahı’na bağlı olduğuna da vurgu yaptı.
Arguvan’da 1756 yılında doğup Hacı Bektaş Veli Ocağı’na giden ve orada eğitim gören Derviş Muhammet aracılığıyla Bektaşi kültürünü edindiklerini söyleyen Kılıç, “Derviş Muhammet, gördüğü eğitim sonrasında tekrar köye gelmiş ve bölgede hizmet sürdürmüş. Bizimkiler de muhtemelen ondan sonra Hacı Bektaş Veli Ocağı’na bağlanmış. Arguvan’da böyle birkaç köy daha var” dedi.
Çocukluk yıllarında yaşadığı Aleviliğin çok daha farklı olduğuna dikkat çeken Hasan Basri Kılıç, anlatımına şu sözlerle devam etti:
“Geçmişe dair güzel anılar hep özlenir, kötüler ise akıldan silinir. Bana hep güzel şeyler kaldı. Çocukluk yıllarımızda ziyaretlere gitmek, bizim için bir şenlikti. Köylü bir araya gelir, halk şenlenirdi. Çocukluğumda cemlerde de bulundum. O dönemin cemleri çok doğal, samimiydi; gösterişten, şekilcilikten uzak ve saftı. Toplum da aynı şekilde öyleydi; hoşgörülü, dayanışmacı, insan sevgisini temel alan, kimseye kötülük etmeyen, yalan söylemeyen özellikleri görürdük. Toplumda bunlara uymayanlar olurdu ama onları da tatlı dil ile yola getirirlerdi. O dönemin dedeleri de hep birikimli insanlardı. Hem dini konularda hem de sosyal ve güncel konularda birikimli insanlardı. Biz o dedelerden de çok şey öğrendik.”
“ASIL HAZİNE GEÇMİŞTE KALDI”
Hasan Basri Kılıç, babası Ali Kılıç’ın da eğitimci olduğunu, cura çalmayı da babasının öğrettiğini söyledi. “Babam çok güzel çalamazdı ama iyi bir öğreticiydi” diyen Kılıç, müzikal anlamda edindiği bütün birikimin babası ve geçmişteki aşık ve ozanlar olduğunun altını çizdi.
Sanat yolculuğunda çok sayıda müzik albümü ve kitap da kaleme alan Kılıç, çalışmalarına dair şu bilgileri aktardı:
“Malatya’daki evimize köyümüzden öğretmen Ali Yılmaz gelirdi. Kendisi iyi bir hazineye sahipti. Ayrıca Mehmet Ali Bakır isminde bir dedemiz vardı, o da bize gelip giderdi, kendisi ayrıca çok güzel cura çalardı. Komşularımız Hüseyin ve Hasan Doğan kardeşler de cura çalardı. Ben işte bütün bunlara heveslenirdim. Demek ki oradan bir şeyler de almışım ki daha sonra bu işi araştırmaya ve ilmine yönelince o adamların çok büyük hazineler olduğunu fark ettim. Ben tabii o yaşlarda, bu kişilerin kıymetlerini bilmiyorum. Herkesin böyle çaldığını zannederdim ama sonra Anadolu’yu inceleyip tekrar onlara dönünce büyüklüklerini anladım. Tabii Mahsuni Şerif ya da Yoksul-i gibi isimlere de heves ettik. Onlar da bizi geliştirdi ama sonunda tekrar o toprakların müziğine döndük. Gördüm ki hazine oradaymış. Ben de o hazineye geri döndüm. Çıktığım o hazineye geri dönüp onlarla çalıp söylüyorum.”
“DEYİŞLERİN ÇOĞUNLUĞUNDA SÖZLER ÇARPITILDI”
Dr. Hasan Basri Kılıç, Arguvan yöresine ait müziğin detaylarına da değindi. Günümüz müzik dünyasında bütün özgün söylem ve çalımların da değiştiğini belirten Hasan Basri Kılıç, “Arguvan yöresine ait müzik farklıdır ama günümüzde bunlar da değişti. Çünkü sazlarımız da değişti. Ben müzik ustası değilim, eğitimim de yok ama deyişler düzeyinden edebiyatı biliyorum. Şimdi yıllar içinde edebiyat da değişti. Örneğin Nesimi 8 dörtlükle bir deyiş yazmış, birisi gidip bu 8 dörtlüğü albüme okumak istese, ‘gel sen bunu yarıya indir’ derler. Ayrıca edebi bilgisi olmayan icracılar tarafından çalınıp söylenince bu bahsi geçen sözler de çarpıtıldı. Belki de ‘çok iddialı’ diyeceksiniz ama ispat ederim; şu anda çalınıp söylenen deyişlerin çoğunluğunda söz hataları var. Müziklerde ise orijinal ses ve sazlardan maalesef ki çıkıldı” diye konuştu.
Eren GÜVEN/ANKARA
Yoruma kapalı.