Alevi Haber Ajansi

2’inci Anadil Buluşması İstanbul’da gerçekleşti-VİDEO

PİRHA-Halkların Demokratik Kongresi Haklar ve İnançlar Komisyonu’nun “Renkler dillere diller yaşama dönsün” şiarıyla 2’incisini düzenlediği ‘Anadil Buluşması’nda asimilasyonun dilde başladığı, egemenlerin dili asimile etmek için merkezden taşraya doğru çalışmalar yürüttükleri vurgulandı.

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Genel Kurulu, 1999 yılında aldığı bir kararla 21 Şubat gününü, “Uluslararası Anadili Günü” olarak kabul etmiş ve ilk kez 2000 yılında, dünya çapında kültürel çeşitliliği ve çok dilliliği desteklemek amacıyla “Dünya Anadili Günü” kutlanmaya başlamıştır.

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Halklar ve İnançlar Komisyonu 2’inci Anadili Buluşması’nı “Renkler dillere diller yaşama dönsün” şiarıyla gerçekleştirdi. Şişli Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde gerçekleşen programın sunuculuğunu Dilek Odabaş yaptı. Odabaş, birçok dilde “Hoş geldiniz” diyerek selamladı katılımcıları.

Programa HDP milletvekilleri Hüda Kaya, Gülistan Kılıç Koçyiğit, HDK Eş Sözcüsü Sedat Şenoğlu ile HDK bileşenleri katıldı.

Odabaş yaptığı kısa açılış konuşmasında dillerin yok olma sebebinin anadilde eğitim olmamasından kaynaklandığını kaydetti. “Anadili konuşmak haktır, engellenemez” dedi. Halkalar ve İnançlar Komisyonu adına Medine Gök kısa bir konuşma yaptı.

“DİLLERİMİZİ ÇOCUKLARIMIZA AKTARABİLİRSEK ÖLÜM BİR SON OLMAYACAKTIR”

Gök, “Hakların bir arada iş yapması kardeşliğin ve dostluğun ilk adımıdır. Bizler bunu geliştirme çabasındayız. Bugün birçok dil yok olmakla karşı karşıya. Bunların üstesinden gelecek azim ve kararlılığa da sahibiz. Halkların birlikteliğinin sözünü veriyoruz. Diller insanlığın ortak mirasıdır. Her insan kendini en iyi anadilinde ifade eder. Farklılıklarından arındırılmış bir ülke yerine farklılıklarıyla birlikte yaşayan bir ülke olmalı. Dilimizi çocuklarımızda yaşatabilirsek ölüm bir son olmayacaktır. Çünkü onlar bizlerdir” şeklinde konuştu.

“BÜYÜK BİR YIKIM VE KIYIM YAŞANIYOR DİLLERDE”

HDK Eş Sözcüsü Sedat Şenoğlu, dünyada birçok dilin ve kültürün yok edildiğine vurgu yaparak, “İnsanlığın çiçekli bahçesi ortadan kaldırılıyor, asimilasyona uğratılıyor. Dil bunların en başında geliyor. Dünyada 7 bin dil ve ve bunların yüzde 50’si yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Kendi coğrafyamızda 18 dil yok olma tehlikesiyle karşı karşıya, Lazca, Abazaca, Romanca, Pomakça vesaire. Büyük bir yıkım ve kıyım yaşanıyor dillerde. Bu tabi ki kendiliğinden olan bir şey değil. Tekleşme her yerde. İnsan, kültür kendi anlamlarından soyutlaştırılıyor. Bu büyük bir tehlike. Bu tip etkinlikler bir direniş mevzisi. Belki de çöl içinde bir vaha odakları. Bunları mutlaka yaşatmak zorundayız. Dil hayattır, dili olmayan bir halk yok olmuş bir halktır. Anadili insanın kimliği, kişiliği, onurudur. Tek dilli bir dünya ne kadar yaşanmaz bir dünya olduğunun farkındayız. Onun için başka dilleri kültürleri yaşatmak için her çaba çok kıymetli” şeklinde ifade etti.

Programa katılımın azlığını eleştiren Şenoğlu, “Bu tablo bile bize bir ders vermeli. Bu bizim duyarsızlığımız, yüreğimizdeki, bilincimizdeki eksiklik. Bununla mücadele etmek zorundayız. Diller yaşasın, diller çoğalsın, anadil kutlu olsun hepimize” dedi.

Dil bilimciler Necmiye Alpay, Zana Farqini ve araştırmacı Erdoğan Yılmaz’ın katıldığı bir panel gerçekleştirildi.

“BİR İKİ TOPLANTI DIŞINDA HİÇBİR ŞEY YAPILMADI”

İlk olarak konuşan dil bilimci Necmiye Alpay, dünya anadil gününün tarihiyle ilgili bilgiler verdi. 21 Şubat’ın Dünya Anadil Günü olarak kabul edilmesinden sonra ilk kez 2000 yılında her yerde dünya anadili olarak kutlanması kararı alındığını söyleyen Alpay, Türkiye’de Dışişleri Bakanlığı’nın kendi internet sitesine bir bilgi notu koyduğunu bir iki toplantı yaptığını onun dışında hükümet tarafından diğer dillerle ilgili bir çalışma yapılmadığını belirtti.

“DİLLER BASKI ALTINDA”

Türkiye’de anadil konusunun önemine 2000’lerden sonra varıldığını söyleyen Alpay, Avrupa’da da şimdi anadil mücadelesinin sönmüş vaziyette olduğunu kaydetti. Avrupa Birliği’nin resmi dili olan İngilizce karşısında dillerin tehlike altında olduğunu belirten Alpay, dillerin hükümetler tarafından tek dil dayatmasıyla baskı altında tutulduğunu, üniversitelerde dil bilim kürsülerinin olduğunu ancak anadille ilgili derslerin olmadığını ifade etti.

İngilizce eğitim yerine Türkçe eğitim istenmesinin ardından Marmara Üniversitesi’nde Kürt gençlerin “Biz de anadilde eğitim istiyoruz” diyerek ortaya çıktıklarını bunun ardından Türkçe anadilde eğitim isteyenlerin seslerinin kesildiğini kaydeden Alpay, anadil konusunda hala Türkiye’de iyi bir adım atılmadığının ve dillerin hala baskı altında olduğunun altını çizdi.

“ANADİLLERİ ANNELERE EMANET ÇOCUKLAR İNGİLİZCE PEŞİNDE”

Çocukların anadilinden uzaklaştırılmasının çocuklarda büyük bir travma yarattığına dikkat çeken Alpay, “Anadilleri annelere, büyük annelere emanet ama çocuklar İngilizce’nin peşinde. UNESCO her çocuğun en az üç dille büyütülmesini öneriyor. Ama herkesin kendi biriktirdiği kültürü taşıması kanısında. Ama resmi dili de öğrensin diyor UNESCO. Dünya dili de İngilizce olduğu için onu da öğrensinler diyor. Ama bu zor, hükümete kabul ettirmek lazım.” dedi.

Arkasından söz alan araştırmacı Erdoğan Yılmaz, değişik dilleri anadilinde konuşurmuş gibi çevirme gibi bir proje hazırlığında olduklarını kaydetti.

“KATEGORİLER DİLLERİ İTİBARSIZLAŞTIRMA PROJESİDİR”

Dil bilimci Zana Farqini de kendi anadili olan Kürtçe Dünya Anadil Günü’nü kutladı. Türkiye’de devletin resmi dili diye bir kavram olduğunu ve bu kavramla birlikte tüm yurttaşların kullandığı dillerin tehlikeye girdiğini belirtti. “Resmi diller, azınlık dilleri, mahalli diller gibi kategoriler egemenlerin oluşturduğu bir itibarsızlaştırma projesidir” diyen Farqini, Dünya Anadil Günü’nün ezilen halkların anadil günü olduğunu belirtti.

“ANADİLİNİ EN İYİ KONUŞANLAR OKURYAZAR OLMAYANLARDIR”

Farqini, “Biz anamızdan, babamızdan almış olduğumuz emaneti çocuklarımıza devredemiyoruz” dedi. Eğitim seviyesi arttıkça asimilasyonun da ona paralel olarak arttığını kaydeden Farqini, Kürtler özelinde yapılan araştırmalara göre okuryazar olmayanların kendi anadiline en iyi sahip çıkan ve onu en güzel konuşan insanlar olduklarını ifade etti.

Ulus devletlerin amacının zaten asimilasyonla dilleri yok etmek olduğunu söyleyen Farqini, “Ama biz ne yapıyoruz? Demokratik mücadele yürüten insanlar bununla ilgili ne yapıyor?” diye sordu. Buna karşılık ev dilinin egemen dil olmaması gerektiğine değinen Farqini, “Ev dili de egemen dil olursa dil edinimi de yaşanmaz. Kimse dilini öğrenmeye çalışmaz” dedi.

“ASİMİLASYON MERKEZDEN TAŞRAYA DOĞRU BAŞLADI”

Asimilasyon politikaları sürerken merkezden evin içine taşraya doğru bir politika sürdürüldüğünü belirten Farqini, “Biz taşradan merkeze doğru bir çalışma yapabiliriz. Dilin egemen olduğu yerler yine taşradır merkezler değil” diyerek Diyarbakır’dan şu örneği vererek Kürtçe üzerinde yaşanan asimilasyona dikkat çekti:

“1938’de Şükrü Kaya’nın İçişleri Bakanı olduğu dönemde Diyarbakır’da ‘Burada herkes Kürtçe konuşuyor gelen memurlar da Kürtçe öğrenmek zorunda kalıyor. Buna acilen bir çare bulunması lazım’ şeklinde dilekçeler gitmiş. O dönemde Diyarbakır’a kitaplar gönderilerek en güzel Türkçe’yi kim konuşursa ona bir çift öküz hediye verilmiş. Asimilasyon böyle başlıyor.”

Panelin adından Abazaca, Çerkesce, Arapça, Gürcüce, İronca, Kırmanciki, Kürtçe, Rumca, Soranice, Süryanice sunumlarla çeşitli hikayeler anlatıldı, şiirler okundu, anlatımlarda bulunuldu.

Sunumların ardından Beksav Müzik Topluluğu ezgiler seslendirdi.

PİRHA/İSTANBUL

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak