Alevi Haber Ajansi

’23 yıldır oğlumun anneler günün kutlu olsun demesini bekliyorum’ – VİDEO

 PİRHA – Cumartesi Anneleri’nin 685’inci oturumunda konuşan Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız, “23 yıldır oğlum kapıdan çıkıp gelecek, ‘anneler günün kutlu olsun’ diyecek diye bekliyorum. Yüreklerimizi yakanlar, acıyı yaşatanlar anneler gününü kutlamasınlar” dedi.

Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 685’inci kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Her hafta olduğu gibi yine, “Failler Belli, Kayıplar Nerede?” pankartı açan Cumartesi Anneleri, pankartın üzerine yaşamını yitiren Cumartesi Anneleri, kayıpların fotoğrafı ile kırmızı karanfil ve barışı simgeleyen beyaz tülbent bıraktı. Oturma eylemine Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekili Hüda Kaya ve çok sayıda kişi katıldı.
Bu hafta 4 Mayıs 1992 tarihinde gözaltında kaybedilen İstanbul Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu öğrencisi Hüsamettin Yaman ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencisi Soner Gül’ün akıbeti soruldu.
‘26 YIL EMEK VERDİĞİM OĞLUMU 38 YILDIR ARIYORUM’
Yaşamını yitiren Cumartesi Anneleri’nin anılmasıyla başlayan oturma eyleminde ilk olarak 21 Ekim 1980’de gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren konuştu. Annesi Elmas Eren’in sağlık sorunlarından kaynaklı gelemediğini belirten Eren, annesinin göndermiş olduğu mesajı paylaştı.
Elmas Eren’in mesajı şu şekilde: “Burada birlikte mücadele eden Cumartesi Anneleri ve insanlarını selamlıyorum. 26 yıl emek verdim, oğlumu bu topluma faydalı bir insan olarak yetiştirdim. Ama oğlumu yetiştirme tarzı bu ülkedekileri rahatsız etmiş olmalı ki onu kaybettirdiler. 26 yıl emek verdiğim oğlumu 38 yıldır arıyorum. Bugün sağlığım bedeniyle aranızda değilim. Ama bu mücadelemden vazgeçtiğimiz anlamına gelmiyor. Mücadelemi sürdüreceğim. Yaşamını yitirenler anneler bilsin ki emanetleri emanetimizdir. Bizden önce giden annelere yıldızlar içinde uyu diyemiyorum. Burada nasıl karanlıktaysalar orada karanlıktalar. Kaybedilen çocuklarından uzaktalar. Yarın anneler günü Müslümanlık yarışına girenler ‘cennet annelerin ayağının altında’ diyecekler. Ayağımın altındaki sizi ilgilendirmez, oğlumu verin. Son nefesime kadar mücadele edeceğim.”
“YÜREKLERİMİZİ YAKANLAR ANNELER GÜNÜNÜ KUTLAMASINLAR”
23 Şubat 1995’te gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız da, “Benim gibi çok anne var. Hangi birini anlatayım size. Buradaki herkesin annesiyim ama ben 23 yıldır tek olan oğlumu kaybettim. 23 yıldır oğlum kapıdan çıkıp gelecek, ‘anneler günün kutlu olsun’ diyecek diye bekliyorum. Yüreklerimizi yakanlar, acıyı yaşatanlar anneler gününü kutlamasınlar. Yakışmıyor onların ağızlarına. 23 yıldır bize yaptıkları hakaret yeter” diye belirtti. Yıldız, annelere seslenerek, “Meclisin önü tırak, gelin anneler hep beraber oturak. Bir siz söyleyin bir biz. Tamam diyek sıkıldık bu zulümden kurtulak” dedi.
“HANGİ ANNELERİN ANNELER GÜNÜ?”
19 Ekim 1995’te gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun da, “Biz burada oturan anneler hep kayıp yakınlarıyız. Ülkeyi yönetenler ‘anneler günü kutlu olsun’ diyecekler. Peki hangi annelerin anneler günü kutlanacak. Çocukları, bebekleriyle cezaevine giren annelerin mi? Taybet ananın mı? Cemileyi buzdolabında saklayan annenin mi? Parmaklıklar ardından olan annelerin elini kim öpecek? Hanife annenin elini kim öpecek?” diye sordu. Tosun, faillerden hesap soruluncaya kadar mücadelelerini sürdüreceklerini belirtti.
“BU MEYDAN BUNLARIN HESABINI SORACAK”
Hüsamettin Yaman’ın ağabeyi Feyyaz Yaman da, “Yarın anneler günü ve annelerin sembolü olan karanfil 685 haftadır kayıpların fotoğraflarının üzerine bırakıyoruz. Karanfil mutluluk sembolü olabilir ama birileri için acının sembolüdür” dedi. Kardeşi Hüsamettin Yaman ve arkadaşı Soner Gül’ün kaybedilme hikayesini anlatan Yaman, “Yıllardır kayıplar. Bu bir adalet sorunudur. Bu Türkiye Cumhuriyeti’nin utanç sorunudur” diye ifade etti. Kardeşi Yaman’ın 12 Eylül çocuğu olduğunu belirten Yaman, “12 Eylül ile yüzleşemeyenler olarak hala bunun acılarını yaşıyoruz. Cizrelerin, Ankara, Silopi, Suruç’un katliamlarının bedellerini ödeye ödeye geliyoruz. Bu meydan bunların hesabını soracaktır. Burayı hiç bir toprak dolduramayacak” diyerek hesap sormaya devam edeceklerini söyledi.
“BU TOPRAKLARA ADALET GELECEK”
HDP Milletvekilli Hüda Kaya da yaşamını yitiren anneleri anarak konuşmasına başladı. Kaya, iktidarı yönetenleri kast ederek, “Kadınları kutsadıklarını ve annelerin anneler gününü kutladıklarını sabah akşam dinlemeye devam edeceğiz. Biz dinlemiyoruz ama onlar toplumun büyük bir kısmına dinletmeye devam edecekler. Annelere cehennemi yaşatıyorsunuz. Hangi inançta olursa olsun, annelerin ve kadınların gözyaşlarının rengi yoktur, inancı yoktur” diye konuştu. “Cennetlik, kutsallık argümanlarına kullanmasınlar” diyen Kaya, “Siz bir insana, topluma cehennemi yaşattığınız kadar cehennemliksiniz. Bir insana ve topluma cenneti yaşattığınız kadar cennetliksiniz. İnançların tümünün özü budur. Bunun aksini iddia edenler yalancıdır” diye belirtti. İnsanlık demeye devam edeceklerini aktaran Kaya, “Annelerin acılarını bize bıraktıkları davayı takip etmeye, adaleti tesis edinceye kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu topraklara adaletin geldiği günlere de şahitlik edeceğiz” diye ifade etti.
“BİZİ MEZARSIZ BIRAKANLARA KARŞI SESSİZ KALMAYIN”
Bu haftaki basın açıklamasını ise 21 Mart 1995’te gözaltında kaybedilen ve daha sonra cenazesi bulunan Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak yaptı. Taleplerinin net olduğunu vurgulayan Ocak, şunları söyledi: “Güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındıktan sonra kaybedilen evlatlarımıza ne olduğunu öğrenmek ve onları kaybedenlerin tarafsız ve bağımsız bir yargılama faaliyeti sonunda cezalandırılmalarını istiyoruz. Annelerin düşlerini evlatlarının mezarlarına ulaşmak ile sınırlayan bu hukuk dışı, insanlık dışı sisteme itiraz ediyoruz.” Kamuoyuna seslenen Ocak, “Bizi mezarsız bırakanlara, taleplerimizi görmezden gelenlere karşı sessiz kalmayın. Bu toprakların bütün evlatlarının özgür, eşit, adil bir biçimde yaşayabilmesi adına, vicdan adına, adalet adına, insanlık adına ‘herkes için adalet’ diyerek itiraz edin” dedi.
‘GÖZALTINA ALINDIKLARI KABUL EDİLMEDİ’
Hüsamettin Yaman ve Soner Gül’ün annelerinin 26 yıllık bekleyişine seslerine ses olmak istediklerini sözlerine ekleyen Ocak, şöyle devam etti: “22 yaşındaki Hüsamettin Yaman İstanbul Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu öğrencisiydi. Genç bir cam sanatçısı olan Hüsamettin sanata, edebiyata, müziğe meraklıydı. Öğrenci hareketi içinde yer aldı. Pankart taşımak suçlamasıyla 15 gün kadar cezaevinde kaldı ve 6 Eylül 1990 tarihinde tahliye oldu. 21 yaşındaki Mehmet Soner Gül Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencisiydi. Üniversite eğitimi için Mersin’in Değirmendere köyünden İstanbul’a geldi. Öğrenci hareketi içinde yer aldı. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğrenci Derneği üyesiydi. Bu nedenle gözaltına alındı, ağır işkence gördü ve ölümle tehdit edildi. İçişleri Bakanlığı’nın iddiasına göre 10 Mart 1991 tarihinde Malatya’da yakalanan A.N. isimli şahsın sorgudaki ifadesinde ismi geçtiği için polis tarafından aranıyordu. Hüsamettin Yaman 2 Mayıs 1992 Cumartesi günü evden çıktı. 4 Mayıs Pazartesi günü ağabeyi Feyyaz Yaman’ı işyeri telefonundan arayan bir kişi ‘Hüsamettin, Soner Gül ile birlikte Fındıkzade’de gözaltına alındı. Hayatlarından endişe ediyoruz. Bir an önce emniyete başvurun’ dedi.”  Yaman ailesinin birçok mercie başvurduğunu söyleyen Ocak, Hüsamettin ve Soner’in gözaltına alındığının kabul edilmediğini belirtti. Ocak, son olarak, Hüsamettin Yaman ve Soner Gül’ün akıbetlerini açığa çıkarılmasını istedi.

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.

Web sitemiz, deneyiminizi daha iyi hale getirmek amacıyla çerezler kullanmaktadır. Bu durumda herhangi bir sıkıntı yaşamayacağınızı düşünüyoruz, ancak isterseniz çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz her zaman mevcuttur. Kabul ediyorum devre dışı bırak