Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF), Birleşik HAZİRAN Hareketi, Demokrasi İçin Birlik, Demokratik Alevi Dernekleri (DAD), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD), Halkların Demokratik Partisi (HDP), İnsan Hakları Derneği (İHD), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında başlayan olağanüstü hal (OHAL) dönemlerine ve OHAL kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararnamelere (KHK) karşı ortak bir basın açıklaması yaptı.
13 demokratik kitle örgütünün yaptığı ortak yazılı basın açıklamasında, “Bu ülkenin emek ve meslek örgütleri ve demokrasi güçleri olarak; emek, demokrasi, laiklik ve barış mücadelesinden asla vazgeçmeyeceğiz. Eğitim ve sağlık başta olmak üzere hayatın her alanında topluma dayatılan gericileşmeye, çocuklarımızın ve toplumun geleceğinin çalınmasına izin vermeyeceğiz. Barış içerisinde bir arada yaşamı, demokratik, laik, eşit, özgür ve adil bir düzeni birlikte inşa edeceğiz” denildi.
Açıklamada şu sözlere yer verildi:
“AKP kendi iktidarını tahkim etmek, uzatmak, her türlü itiraza, muhalefete rağmen Türkiye’nin siyasal, toplumsal yapısında köklü değişiklikler gerçekleştirmek için olağanüstü hali (OHAL) kullanmaktadır..
OHAL’e dayanarak bugüne kadar çıkarılan 30 kanun hükmünde kararname (KHK) ile eğitimden sağlığa, yargıdan ekonomiye, kamu personel rejiminden çalışma yaşamına kadar 300’ün üzerinde yasada kalıcı değişiklikler yapılmıştır. 24 Aralık 2017’de çıkarılan iki KHK ile, 2766 kamu çalışanı ihraç edilmiş, bugünü ve geleceğimizi ilgilendiren birçok konuda önemli değişikliklere gidilmiştir.
“OHAL KALDIRILMALI”
Anayasa’nın 121. maddesine ve TBMM’nin iç tüzüğüne göre OHAL KHK’lerinin 30 gün içerisinde TBMM tarafından görüşülerek onaylanması gerekmektedir. Oysa ki, AKP daha önce çıkarılan OHAL KHK’lerinden sadece beşi hakkında TBMM’den onay almıştır. TBMM onayı alınmadan uygulamaya konulan 23 KHK ile açıkça Anayasa ihlal edilmektedir. OHAL kaldırılmalı ve bu düzenlemeler derhal yargı denetimine tabi tutulmalıdır.
KHK’ler yeni bir rejim inşası doğrultusunda araçsallaştırılmakta, KHK’ler aracılığı ile olağanüstü hal süreklileşmekte, tek adam rejimi yasal olmayan biçimde güçlendirilmektedir.
Özellikle son KHK ile birçok kurumun yanı sıra Varlık Fonu ile oluşturulan “paralel bütçe” de doğrudan Saray’a bağlanmış, tek adama dayalı, antidemokratik, otoriter bir rejim inşası doğrultusunda önemli mesafeler katedilmiştir.
6356 sayılı sendikalar ve toplu iş sözleşmesi kanununda değişiklikler yapılmış, işçilerin haklarının ve örgütlenme özgürlüklerinin gaspına yol açabilecek yeni düzenlemeler gerçekleştirilmiştir.
Müjde olarak duyurulan taşeron düzenlemesi, yüzbinlerce işçiyi kapsam dışı bırakan, sınav ve güvenlik soruşturması adı altında mevcut eşitsizlikleri daha da çoğaltarak AKP’nin kadrolaşmasına olanak sağlayan bir düzenlemedir.
2017’nin son günlerinde alelacele çıkarılan, sermayeye teşvikleri içeren, askeri şirket kurulmasını düzenleyen, muhtarlara, belediye başkanlarına ateşli silah taşıma yetkisi veren, Yargıtay ve Danıştay’a kadro tahsisi yapan 696 sayılı KHK, AKP iktidarının dayandığı temel mantığı özetleyen bir kararnamedir.
Söz konusu kararnameyle temel insan hak ve özgürlükleri tamamen yok sayılmakta, AKP’ye muhalefet eden herkesin “terörist” ilan edilmesi kanuna uygun hale getirilmektedir.
696 sayılı KHK’nin “sivillere yargı muafiyeti” olarak özetlenebilecek 121. maddesi, tüm muhalif kesimlere yönelik tehdit içerecek şekilde muğlak bırakılmış; bu düzenlemeyle AKP iktidarının silahlandırdığı paramiliter güçlerin olası saldırılarıyla ilgili hukuki gerekçe oluşturulmuştur.
TEK TİP KIYAFET ZORUNLULUĞU
Yine aynı 696 sayılı KHK ile siyasi mahkumlara tek tip kıyafet zorunluluğu getirilmiştir. İnsanlık onuruna aykırı bu düzenlemeyi kabul etmeyen, direnme hakkını kullanan tutukluların mahkemelere gelmeyi reddetmesi durumunda, yargılamanın devam etmesi ve hüküm tesis edilmesi yönünde düzenlemeler yapılarak bu uygulamanın olası hukuksuz sonuçlarını kanuni kılıfa sokacak adımlar atılmıştır. Savunma hakkının ihlalinin ve hükümde gerekçenin yer almamasının ilk derece mahkemelerinin kararlarını bozma gerekçelerinden çıkarılmış olması, önemli sonuçlara yol açacak bir hukuk garabetidir.
Açıktır ki tek tip kıyafet insan onuruna aykırıdır ve adil yargılanma hakkının ortadan kaldırılmasına, savunma hakkının ihlaline, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin artmasına ve görünmez kılınmasına yol açabilecek son derece tehlikeli bir düzenlemedir.
Türkiye’nin toplumsal hafızası, sivillere getirilen yargı muafiyetinin ve özellikle 12 Eylül rejiminin tek tip uygulamalarının yol açtığı katliamlarla, ölümlerle malüldür.
“DEMOKRATİK, LAİK, EŞİT VE ÖZGÜR BİR DÜZEN”
Bizler, emekten, kardeşlikten, barıştan, özgürlükten yana olanlar olarak;
Halkın iradesini yok sayan, Meclisi tamamen işlevsizleştiren, hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ilkelerini hiçe sayarak yargıyı doğrudan iktidarın istekleri doğrultusunda yapılandıran hiçbir uygulamayı kabul etmiyoruz.
Sivillere yargı muafiyeti getiren muğlak ifadeleri içeren 121. maddeyi de tek tip kıyafet uygulamasını da reddediyoruz.
AKP’nin kurumsallaştırmak istediği antidemokratik, otoriter rejime, süreklileştirmek istenen OHAL/KHK rejimine karşı mücadeleyi yan yana, omuz omuza yükselteceğiz.
Bu ülkenin emek ve meslek örgütleri ve demokrasi güçleri olarak; Emek, demokrasi, laiklik ve barış mücadelesinden asla vazgeçmeyeceğiz. Eğitim ve sağlık başta olmak üzere hayatın her alanında topluma dayatılan gericileşmeye, çocuklarımızın ve toplumun geleceğinin çalınmasına izin vermeyeceğiz. Barış içerisinde bir arada yaşamı, demokratik, laik, eşit, özgür ve adil bir düzeni birlikte inşa edeceğiz.
MÜCADELE ÇAĞRISI
Gezi direnişiyle eşitliğin, özgürlüğün ütopya olmadığını gösteren milyonlar; adalet için yolları aşındıranlar; vicdan ve adalet için nöbeti tutanlar; mahkemelerde onurlu duruşlarıyla yargılayanları yargılayanlar; derelerine, ormanlarına sahip çıkanlar; barış talebini yükseltenler; emekten yana bir ülke için mücadeleden asla vazgeçmeyenler; üniversiteleri, madenleri, fabrikaları direniş alanlarına çevirenler; kadına yönelik şiddete, ayrımcılığa karşı direnen, emeğine, bedenine, kimliğine sahip çıkan ve sokakları asla terk etmeyen, itaat etmeyen kadınlar varken bu ülkede umut asla bitmez! Herkesi umudu ve direnişi sahiplenerek çoğaltmaya, OHAL rejimine karşı demokrasi için mücadeleye çağırıyoruz.” (HABER MERKEZİ)
Yoruma kapalı.